31 Aralık 2012

2013

Barış dolu yıl olsun. Fonumuzdan müzik, midemizden kelebek eksik olmasın. Daha çok Barış Manço dinlensin, daha çok eğlenilsin. Metastaz aşkta ve mutlulukta olsun. Herkes istediği gibi takılsın, özgür olsun. Ön yargılar duman olup baloncuklar şeklinde uçuşsun. Hepimize yarasın, afiyet olsun. =)
13


28 Aralık 2012

varTÜMEgel

        İstanbul'un sınırlarında , denize girilebilen dönemlerde, minik bir kayığımız vardı. Dört yaş civarlarındaydım. Babamın abimle ikimiz için geliştirdiği süper yöntemle çok eğlenirdik. İpin bir ucunu simitlerimize, diğer ucunu da kayığa bağlardı. Sonra motoru gazlardı.. Vuhuuu ! Tubing benim ata sporumdur =))
       Kayığı kışın kullanmadığımız dönemde kıyıya yatırırdık. Kıyının karşısında bir yokuş. Yokuştan inen bir kamyon. Kamyonun boşalan freni..
        Sonra kayığa kamyon çarptı. :D Ve sonra ihtiyacı olanların sobalarında çıtırdadı : çingenelerrr, çok çılgınsınız.





       Bir gün abimle, oturduğumuz sitenin etrafındaki tarlalara, uğur böceği toplamaya gitmiştik. Papatyaların üzerinden şişelerimize bir sürü uğur böceği biriktirdik.. Sonra onları site içinde salıyorduk mu, ne yapıyorduk? Anlam veremedim şimdi. Uzaktan iki çingene kadın, bir tanesi beline bebesini bağlamış, bize elleriyle gel işareti yaptılar. Biz bir topuklarsın oradan.. 5. Katta olan evimize kan ter içinde çıktık ve terliklerimizi falan içeri aldık, terliğimizden tanırlar diye :D Annem de sakinleşmemiz için ne dediysek yapıyor.. Sonuçta kayığımızı ısınmak için yakan bizi de yakar.. O zamanlar tümden geliyoruz hep.

       İlk tanık olduğum kazanın kamyon ve kayık arasında olması ister istemez hayatımı etkiledi. Ve o çingene kadınlar bizi çağırmasaydı ön yargım çok uzun sürmezdi. Müzikle uğraşan insan benimdir. Her türlü hayattan ritim yakalayan insan, ben de senin olabilirim. =)


20 Aralık 2012

:(

Karadeniz koca bir tane daha eksildi. Mekanı cennet olsun, topraklarında huzur bulsun..


Kamil SÖNMEZ

3 Aralık 2012

3 Aralık Dünya Engelliler Günü

              "Gerekli koşullar sağlandığında bir fiziksel eksiklik insana engel olamaz ve bu aşılabilir. Yeter ki "Bu eksikle insanlar bir şey yapamaz." düşüncesi zihinlerden  uzaklaştırılsın ve toplum bu insanları kabul edebilecek şekilde kurgulansın... 
              ...12-40 Yaş arası atletik yapılı insanlar için kurgulanmış bir düzen.. Şehir düzenlemesi, ulaşım düzenlemesine baktığınızda çok rahat bunu görebilirsiniz. 50 Yaşını aşmış bir insan için de bu engeldir."
                Arkadaşım Turgay Gümüş'ün sözleri. Kendisi görmeyen. Görenlerin gördüklerini görmeyen.
Beynindeki ve şehrindeki engellerini aşmış, sosyalleşen engelli bireyler aracılığı ile beynime ulaşan aralıkları açabildim. Ben bir görmeyeni lavaboya götürdüğümde ışığı açacak kadar engelliydim. Hala bir çok engelim var. 
                 Beynimize giden 3 aralığın açık olması gerek; gözler, kulaklar, ağız. Görmeli,dinlemeli ve ne konuştuğumuzu bilmeliyiz. 3 Aralığı "Farkında" olmamız üzere kutlarım. 3 Aralık Dünya Engelliler Gününü..


*Şu konser kaçmaz derim..
https://www.facebook.com/events/438315286235526/

15 Kasım 2012

Sosyal Medya Görgüsüzlüğü

Anılarımızı sosyal ağlarımızda biriktirirken bilgisayar hafızaları rahatladı. Belki bizim hafızalarda tembelleşmiştir.  Paylaşımların sınırları beynimizde. Gevşek olan paylaşımlar var çok komik. "Yediğin içtiğin senin olsun gördüklerini anlat." cümlesine dayanarak bazılarının sadece yiyip içtiğini düşünmekteyim. Afiyet olsun bebeğim. Damarların tıkanmasın daha çok, aman.


...eltime yemeğe gittik omg, eline sağlık diyıır...


...üzerine tatlı yedik yeaa..



Profilini göster ama ekletme kızım modu var. Çok hissedilir şekilde. Bütün kızlar, oğlanlar fena.. Geneli o kadar köfte dudaklara, kırmızı yanaklara, doğuştan şekilli saçlara sahip ve fotojenik ki.. Nasıl ayakkabıları, kıyafetleri var ki.. Çok uzun süre koşabiliriz.

 ...foootiş marka yeni pabuçlarım. ay su geçirmedi ...




...elime geleni giydim, attım kendimi caddeye, tutamadım yhaa...


Sosyal ağlarda laf sokmalar var. Yüz yüze iletişimde kendini anlatamayan insanların başvurduğu yöntem olmalı.  Ve mükemmel aşk olayları. Sonuçta "Veeee ilişki ağlarda" diyoruz.

...sevgilimin hediyesi ziynetlerim aşkoom... hepsini taktımm yer kalmadı , kaldı kii ! hihihihi !..







Sosyolog vasfımla bu kavramı oluşturdum.
Her şeyin hayırlısı.





10 Kasım 2012

Minnet ve Özlemle..


8 Kasım 2012

Düşevurumculuk

Ve uyudum.. En fazla 8 dakika içinde uçuyorum zaten, genel ortalama 1 dakika. Saçlarımı kurutmaya üşendiğim bir duş sonrası. Duşavurumcu anlar. "Duş-A-Vur" benzettim "Kıt-A-Dur", hani onu böyle bir söyleme tarzı vardır.
Islak saçlarımın üşütmesiyle düşevurmam gerçekleşti. O kadar çok derine dalmışım ki güneş ışınları, insanların çişleri ulaşamamış. Üşüyorum, keşke diyorum mayo giyseydim bikini üşümemi engellemedi, hadi be diyorum şapşal. Hız almak için kuma basmam gerektiğini düşünerek daha da derine iniyorum, indikçe daha da üşüyorum.. Donmadan hemen önce ayağım kumla öpüşüyor ve itiyorum kendimi. Güneş ışınlarının yakamozuna doğru yükseliyorum. O kadar güzel zıpkın gibi, gözlerimi kapatıp tadını çıkarıyorum. Artık su yüzeyine çıkmam gerektiğini düşünerek gözlerimi açıyorum ve o anda mavi bir deniz anası yüzümü yalayıp geçiyor. Yüzüm o kadar çok yanıyor ki tüm deniz buhar oluyor. O yükseklikten düşüşe geçiyorum. Bir pilates topunun üzerine düşüyorum, düşeş. Ve üzerinde zıplıyorum, her seferinde daha çok yükselerek. Böyle mutluyum yüzüme serin geliyor.  En sonunda o kadar çok yüksekten düşüyorum ki top patlıyor, bir plastik parçası göğe yükselip hulahop olup belime yerleşiyor. O kadar başarılıyım ki süper çeviriyorum. Bir an artıyorlar, rengarenk onlarca hulahop oluyor. "Hop" diyorum ya "herkes nerede?" Kıyıya doğru koşmaya çalışıyorum. Ama kıyı neresi anlayamıyorum, o kadar çok açılmışım ki! Lenslerim yok ve üstüm o kadar açılmış ki, gözlerimi açamıyorum ve bazı uzuvlar boşlukta yine yatağı tutturamamışım. Battaniye de beni tutturamamış. Devam..


28 Ekim 2012

Kutlu Olsun!

Türk Milleti!
Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
Ne mutlu Türküm diyene!

Mustafa Kemal Atatürk
10.Yıl Nutku
Ankara, 29 Ekim 1933


Tasarım: Baykuş
                                                                             http://www.facebook.com/baykuspd

25 Ekim 2012

=)

Kurban bayramınız mübarek ve sevdiklerinizle birlikte olsun.. İnancımızda olan kavramları karıştırmayalım.  Et yiyebiliriz, şiddet yok! Abartın bence, uzmanları boş verin :P O kadar tatlılar yapılmış, kavurmalar pişirilmiş, sarmalar sarılmış... İyi bayramlar olsun.




17 Ekim 2012

Torpiller Patlıyor

M2 Şişhane - Hacıosman Metro Hattı -İstasyon Yapıları
İstanbul Metrosu'nda yaşanabilecek her türlü olumsuz duruma karşı senaryolar hazırlanmış ve bu senaryolarla ilgili simülasyonlar yapılarak çözüm planları hazırlanmıştırİstanbul Metrosu'nda, İstasyonların her bölgesinde bulunan kameralarla sistem sürekli gözlemlenmekte ve kontrol edilmektedir. Ayrıca üniformalı güvenlik görevlileriyle kontrol sağlanmaktadır.



*http://www.istanbul-ulasim.com.tr/rayl%C4%B1-sistemler/m2-%C5%9Fi%C5%9Fhane-%E2%80%93-hac%C4%B1osman.aspx
________________________________________
Metronun altında kalan kadın yaşamını yitirdiTaksim Metrosu'nda raylara düşen genç bir kadın trenin altında kalarak can verdi. Bazı görgü tanıkları kadının intihar ettiğini ileri sürdü.İSTANBUL - Taksim Metrosu'nda raylara düşen genç bir kadın trenin altında kaldı.İhbar üzerine olay yerine itfaiye, polis ve ambulans sevk edildi.Taksim -Levent arasındaki tren sferleri de durduruldu.Olay yerine gelen itfaiye ekiplerinin yarım saatlik çalışması sonucu kadının cesedine ulaşıtı.Cesedin trenin altından çıkarılmasının ardından metro seferleri normale döndü.Görgü tanıkları kadının kendisini raylara atarak intihar ettiğini öne sürerken, polis olayla ilgili soruştuma başlattı.
________________________________________
Torpil

Bir kimseyi kayırma işi

________________________________________


Ben mühendis değilim. Metro istasyonlarındaki sarı çizgiyi görebilirim veya onu geçmeme bilincine sahip olabilirim. İstanbul metropol, İstanbul kaos. Taksim metrosu en yoğun kullanılan metro. Galatasaray maç zamanlarında böyle bir olay beklemedim değil. Hatta daha önce bir yazımda yoğunluktan bahsetmiştim. "Metro toplu taraftar katliamı" bile olabilirdi. "Düşen" veya "İntihar eden" bayana Allah'tan rahmet dilerim. Çok yorum yapmak istemiyorum. Düştüyse Türkiye-İstanbul ikilemesi, intiharsa Türkiye-İstanbul-Kadın üçlemesi yeterli bir açıklama bence. 

Sarı çizgi her türlü olumsuz duruma karşı hazırlanan senaryolara yeterli bir önlem midir? En basitinden      bir annenin elini tutan çocuğu bırakıp koşabilir. O zaman anne şuursuz olur, pardon. Maç zamanlarında ağzı salya ve küfür dolu insanımsıların istasyonda alkol aldıklarını, sigara içtiklerini, kavga çıkarmalarını, birbirlerini ite kaka zıplamalarını kameralar görmez mi? Taşeron çalıştırıldığı halde üniformalı güvenlikler yetmez mi? Tabi halk cahil..

Seyrantepe istasyonunda bulunan kırılmaz camdan koruma panelleri maç çıkışı insanların güvenliklerini sağlamak için mi, vahşi taraftardan aracı korumak için mi? Bunu düşünürüm, çünkü çoğu yerde yok.

Torpiller patlıyor ve patlamaya devam edecek. Herkesin yüksek öğretim görmesi yeterli değil. Öğretim düzeyimiz artarken, eğitim düzeyimiz düşüyor. Donanımlı mezun maalesef çok az. Hayatı idame ettirebilmek için kayırıcılar olmalı ülkemde değil mi? Yoksa biz üniversitemizi bitiririz, yüksek lisans, doktora yaparız. Sonra sürpriz. Kadınsan zengin erkek eşi olma kariyerine yönlendirilirsin. Erkeksen polis mi olsam asker mi seçeneği gelir önüne..  Beyin göçü var bir de.. Ne çok tercihimiz var. 
Allah kayırsın..

İnsan hayatının önemi anlaşıldığında gerçekten ilerlemiş olacağız. Her hizmet, her yerde ve her topluluğa aynı sunulamaz. Özellikleri vardır. Arzı, talebi farklıdır. Talihsizlik olabilir, lades olamaz. 

*Ntvmsnbc ve Ulaşım A.Ş. sitelerindeki yazım kurallarına özen göstermezler mi?


15 Ekim 2012

...

"Kayıplarla beraber yaşıyorum ben, onları öldürmüyorum ki. Kayıplar öldü diye ben onlara öyle bakmıyorum. Yaşıyor, ben de yaşatıyorum. Arkadaşlarımı, dostlarımı düşünüyorum. Yaşıyorlar, onlar varlar. Nasıl olsa bir gün buluşacağız. Bu böyle yarım kalmaz."


Allah rahmet eylesin..

*Berin Yavuzlar, Kuraldışı Dergi

8 Ekim 2012

İETT cevabı..

Öncelikle okumayanlar için link paylaşayım:
http://zeyneptunjupiterdim.blogspot.com/2012/09/iett-mektubu.html

İETT'nin mektubuma cevabı:

Sayın zeynep ,
Otobüs filomuzun kapasitesi ölçüsünde ve yolcu yoğunluğunu göz önünde bulundurarak en iyi hizmeti vermeye çalışıyoruz.Filomuza katılan yeni araçlarla beraber ihtiyaç duyulan tm hatlara takviye yapılmaktadır.Bilgilerinize sunarız. 

Size iletilen cevabın kalitesini değerlendirmek için tek soruluk anketimize katılmak istiyorsanız lütfen tıklayınız. *Linki tıklayamıyorsanız lütfen aşağıdaki linkin tamamını kopyalayarak tarayıcınızın adres çubuğuna yapıştırınız. 
www.iett.gov.tr/beyazmasaanket.php?id=328732&email=................



Kurumun sosyal medyacısı ismimi küçük harfle yazmayı tercih etmiş. Ayrıca ya sesli harfe basmayı unutmuş, ya da 90 sonrası doğumlu. 1000 esemes bedava olayına çok girmiş ve sesli harfsiz yazmaya eli alışkın.
Bana iletilen cevabın kalitesini değerlendirmek çok isterdim. Linke de tıklayabildim, diğer linki de kopyalayabildim. Ancak tek soruluk anket çoktan değil, boktan seçmeliydi:

Server Error in '/' Application.

The resource cannot be found.

Description: HTTP 404. The resource you are looking for (or one of its dependencies) could have been removed, had its name changed, or is temporarily unavailable.  Please review the following URL and make sure that it is spelled correctly.

Requested URL: /WebSiteCommentScore/basvurudegerlendirme.aspx


Version Information: Microsoft .NET Framework Version:2.0.50727.5420; ASP.NET Version:2.0.50727.5420

Şaşırmadım.

25 Eylül 2012

Bozkırın Tezenesi...


Senle ben birbirimizi eşit görürsek bu dünyanın meseleleri kalmaz. 



Karikatür: Hayati Boyacıoğlu 

Allah rahmet eylesin..

21 Eylül 2012

İETT mektubu..

İETT ile duygu paylaşımımı paylaşıyorum..


Sevgili İETT

Bugün yaşadığım ulaşım şeklini sizinle paylaşmak istedim. Rutin aynı şeyi yaşıyorum aslında (veya yaşıyoruz diye bir topluluktan da bahsedebilirim, büyük bir topluluk..). Bugün cuma ya, çok paylaşımcıyım.

Sabah uyanma sürecine girmeme gerek yok, özel hayat sonuçta, önemli. Otobüs beklerken en az 2 metre uzaktan durup mahremiyet bölgeme sokmadığım insanlarla, otobüste beden temaslarında bulunmak özel hayat kavramıyla çelişiyor gerçi. Bakın kafam karıştı şimdi. Nasıl yapalım?

Neyse çıktım otobüs bekliyorum. Geldi sağ olsun, gelmeyenler de var. Biraz yoğundu. %98 Ayakta yolculuk yapıyorum zaten. Ayakta 30 dakika işe gittiğimde gerçekten çok dinç oluyorum, oturursam uyurum çünkü. Sonra ayılamıyorsun, kahveler kahveler.. Ayrıca böyle yukarıya tutununca vücut bir açıyor kendini, kollar, sırt bölgesi uyanıyor. Sabah sporu gibi. Pilates topunda esnesem bu kadar olmaz. Ve daha da önemli bir nokta; ayakta yolculuk yapan insanların sörfte başarılı olma ihtimali oturarak gidenlere göre %83 fazladır, bence. Denge çok önemli. Uykuda kaybettiğim dengeyi otobüste yakalıyorum. O virajları alırken falan çok başarılıyım, görmeniz gerek.
Nasıl optimistim ama?

Bir süre gittikten sonra daha da yoğunlaşmaya başladı. 3. Duraktan binmeme rağmen önden 3. koltuğa kadar ilerleyebildim. Genç kızlar, oğlanlar falan var oturan. Yaşlı insanlara yer vermiyorlar, çünkü yorgunlar ve uykuları var. Eğitim sistemi çarpmış herkesi.

Sağımda anadolu kokan bir amca var, 65 civarıdır. Şoför önden bağırıyor "Orta sıraaa ilerleyelimm!" Sonuçta herkes işe gidecek evet, biz nasıl o otobüsü kullanıyorsak güzergahtaki herkesin hakkı bu. Yine ses geliyor "Koridoru çift sıra yapalıııım!" Sıfır beden modasıyla tabi ki koridoru çift sıra yapabiliriz ancak Türk genleri taşıyoruz diye geçiyor aklımdan. Binemeyenlere üzülüyorum tabi. Ama geneli, bir şekilde göğüs topuna çıkar gibi biniyor. Biz iyice küçükbaş taşıyan kamyonet görünümüne bürünüyoruz. Hangi post kimin belli değil. Biri yanımdaki amcaya kızıyor ilerlesin diye. Amca eski adam: "Bayan var!" diyor ve dibime girmiyor. Gevşememiş nesilden, ya da gerilmemiş. O sırada haber dinlemeye çalıştığımdan, muhabbeti çok duymuyorum ama baya bir direniyor bana yaklaşmamak için, başarıyor. Selam olsun.

Bu sırada arkamda duran başka bir adamla otobüs hareket ettikçe temas halinde olmak zorunda kalıyoruz. Genel olarak bakıldığında böyle bir olaydan rahatsız olmayacak bir tip gibi. Ki olmuyor da. Ben böyle bir ittirmeler, kötü bakmalar falan. O da "Otobüsün hali belli minnoş" bakışlarıyla beni rahatsız ediyor. Ben bu kez biraz öne çıkayım diyorum. Ama oturan bir adam var önümde de. Göbeğimi biraz içime çeksem daha gidebilir miyim denemeleri yapayım diyorum. Ama kas yani sonuçta..
Çok optimistim.

Sonra ben düşünüyorum da arkamdaki ve bende, ikimizde de gitar olsa hazır sırt sırta vermişiz, ritm atsa, ben de bir solo yürüsem şöyle bütün sapta.. O sırada bir alt geçitten geçiyoruz, her yer karanlık.. Sarı ışıklar var böyle sanki sadece ikimizin üzerinde. Biz böyle dünyaca ünlü bir grupmuşuz.. O kadar beğeniliyormuşuz ki, bir Türk yapımcı hemen dizi çekmiş bize "1000enler"... Bir şarkı besteliyoruz hemen, dizi müziği:
"Siz benim nereden bindiğimi nereden bileceksiniz?"
Fena optimistim.

Sonra indim ben. Oksijeni buldum. Mahremiyet alanımı kontrol altına aldım. İşimin başına geçtim. Şükrettim; yazabildiğime..

"Okuduğumuzu anladık mı?" bölümü de kalkmış mıdır kitaplardan?

Teşekkürler, İyi çalışmalar.

--
=)


12 Eylül 2012

+

Ulusça kan kaybettiğimiz bu zamanlarda A Milli Basketbol ve A Milli Futbol takımlarımızın iki ünite kan desteklerinden dolayı teşekkür ederim. Biraz daha pembeleştik sanki. Tüm kazanımlarımız ve dualarımız şehitlerimizle olsun. Bedenimiz ülkemiz, damarlarımız şehitlerimiz olsun. Umudumuzu ve yurttaşlık bilincimizi yitirmememiz dileğiyle..


Tasarım: Baykuş


30 Ağustos 2012

Yaz Düşkünü

Eskilerden beri yaza çok düşkünüm. Bir yaz düşkünüyüm. Yaz düşkünü diye bir kuş olsaydı ekvatorda yaşardı. İnsanoğlu kuş misali.
Kumsalda basılan akorlar özgürdür. Repertuvar gerektirmeden seslerden, nefeslerden gelir şarkı. Gitar doğayla temasa geçer. Kumlar çizer, güneş yakar, sabaha doğru çiy düşer. Ama sesi açılır. Ya da kulaklar açık olduğundan hoş görülür =) Mi minör yaz için çok bas.



Bu yaz çok balık tutamadım. Eylülde hafta sonları gidip tutmayı planlıyorum. Eylülde deniz uyuyor. Adım atmaya kıyamıyorum, sudaki titreşimlerim bozar diye. Teknede motor bile çalıştırılmamalı belki. Sakince, uyuyan denizin saçlarını okşarcasına kürek çekilmeli =) Oltayı atınca çok bekletmiyor balıklar bu zamanda. Oltaya balık geldiğindeki titreşimi misinayı tutarak hissetmek garip ama güzel bir şey. Aslında ucunda can çekişen bir canlı var :( Sanki " Haydi çek ben daha fazla çekmeyeyim." diyor. O yuvarlak ağızlarını incitmeden iğneyi çıkarma girişimi az sonra onu yiyeceğinin gerçeğiyle çelişen durum.




Midye konusundaki rutinimizi de bozduk bu yıl. Hep bira mayasına yatırılır ve midye tava yapılırdı. Bu kez iskeleden (telefonun 5 çektiği yer =)) internete bağlanıp midye dolma tarifi bulduk ve denedik. Müthiş oldu. Ama çok uğraşmalı. Midye çıkarma kısmı eğlenceli ama. Suyla temas eğlenceli ;) Çıkaranlar ve tekne kontrolcüsü ekibinden oluşuyor. Yaklaşık 80 civarı çıkardık. Midyelerin arasından çıkan minik yengeçler, deniz yıldızları ve diğer deniz canlıları muhteşem. İnsanın suda yaşayası geliyor. Sonra kumsala dönüp midyeleri temizledik. Midye tava için sadece içlerini çıkarmak yeterliyken, dolma için dış yüzeyindeki tortuları bıçakla kazımamız gerekti. Zor bir iş. Dün Beyoğlu'nda sokakta midye dolma satan bir çocuğa sordum. "Özel makineleri var abla, ben 1 poşeti 5 dakikada temizliyorum." dedi. "UuUuUu"
Neyse daha sonra içlerini bozmadan açıp, pisliğini alıp suda bekletmek ve daha sonra tekrar tekrar yıkamak gerekiyor. En sonunda da iç pilavı koyup tencerede biber dolması gibi sıkışık sıkışık diziyorsun ki kapakları açılmasın. Sonra soğumasını bekliyoruz gece yiyeceğiz ki haber geliyor. Soğumuş mu diye anlamaya çalışan biri emin olmak için hepsini yemiş. Sabaha karşı şaka olduğunu öğrenip yedim. Müthişti. O dünkü oğlanın midyesinin pilavı tırttı. 3 Tane yiyebildim :D



Bir gün sabit bir yerde yaşamam gerektiğinde penceremden görmek istediğim manzaralardan biri de "BURUN". Kemerli olması sanırım beni çekiyor =) Kekik kokularını bizim görmediğimiz deliklerinden verdiğini biliyorum :> Bu görüntü hiç bozulmasın ben buralardayken (bencil duası). Benim anılarım ona karşı birikti. Her daldığımda beni kokladığını da biliyorum =) Öperim ucundan.




Bilinçli Bayram Olsun..

Zafer, “Zafer benimdir” diyebilenindir. Başarı ise, “Başaracağım” diye başlayarak sonunda “Başardım” diyebilenindir. 
Mustafa Kemal ATATÜRK


26 Temmuz 2012

eskifonlar

Minikken iki adet kibrit kutusunun kutu kısmını ayırır, ortasına küçük bir delik açardık. Yaklaşık 3 metre civarı bir ipin uçlarını deliklerden geçirir düğümler güya telefon yapardık. İp uzun olmalı çünkü telefonun amacı uzak yerden iletişim kurmak. :P Mesela koridorun iki ucu, mesela alt komşu balkonu =) Düğüm atılan, konuşma ve dinleme tarafı çukur olan yer. Sanki o çukura konuşunca ipten ses gidiyor ve karşı kutuya ulaşıyormuşçasına.  İpin herhangi bir yere değmemesi gerek çünkü sesi keser. Tırt yani.





Cep telefonu olmayan okul zamanlarında çok sevdiğim arkadaşım Porsuk ile eve döndüğümüzde neredeyse 1 saat ev telefonundan konuşurduk. Ne konuştuğumuz hakkında pek bir fikrim yok. Tek bildiğim çok eğlendiğimiz. Onun bir çekmecesi vardı. Hani her evde olan içinde bir arada görmenin zor olacağı bir sürü gereksiz eşya olan çekmecelerden. Her gün oradan bir parça seçerdik,üzerine felsefe yapar  gülerdik. Sabit sosyalleşmeler..
Lise sona doğru cep telefonu almalar başladı. Kocaman bunlar, o yıllarda babalar kemerde taşıyor. Okulda iki zümre sınıfız. Sınıfta en hızlı mesaj atma yeteneğine sahibim o zamanlar. 40 Dakikanın yarısında bir sınıf diğer yarısında kalan sınıf sınav oluyor. Önce sınav olan sınıf hoca yoldayken soruları diğer sınıfa gönderiyor.. O zamandan beri mesaj atmayı sevmem. Atanı da sevmem. Gelen mesajları da okuma sürem ortalama 2 iş günüdür.
Devam eden yıllarda benim renk sevdamdan dolayı değişik markalarda cep telefonlarım oldu. 
-Turuncu dana kadar bir telefon. Görsen güneş doğdu dersin. 
-Minicik bir pembe telefon. Kapağı değişiyordu. Ekranla kapak arasındaki boşluğa tivitili küpemin kırılan tivitisini koymuştum. Çıngırak gibiydi. 
-Renksizlikten ölen telefonum vardı. Renkli ojelerle boyamıştım. 
-Bir telefonumun da 3 tuşu kopmuştu. Oraya en sertinden bir beyaz leblebi yerleştirmiştim. O telefonu 1 yıl kullandım ve o leblebi bana mısın demedi. Diş tabi kırılır. O yüzden beyaz leblebi aslında tuştur. Neden yiyoruz? Gazı alınmamış nohutmuş o. O gazla kırılmıyor.
Bizim yazlıkta telefon çekmezdi. Hala da çekmiyor. Ki Marmara denizindeyiz. O büyükseller oralarından çekim alanı uyduruyorlar. Kuzenim anjelik 15 yıllık sevgilisiyle konuşmak için kumsal boyunca şebeke ararken lakabı şebeke anjelik kaldı.
Bir de yazlıkta çoook eskiden telefon kulübesi vardı. Köy camisi, köy bakkalı ve köy kahvesi nin üçgeninde köy meydanında. O zamanlar telefon yok tabi evlerimizde ve ceplerimizde. Biraz daha büyük arkadaşlarımız sevgililerine kulübenin numarasını verirlerdi ve akşam bir saate randevulaşırlardı. O saat geldiğinde 8 kişi gider o kulübeye sıkışır ve telefonun gelmesini beklerdik. Arkadaşımız ve sevgilisinin konuşmalarını biz, bakkal, hoca, köylüler hep beraber dinlerdik. Sonra o köyde tüm kış bizi konuşurlardı. E yani.









12 Temmuz 2012

Taşşeron Kafalı

Sağlık ekip işidir!
Taşeron işçisi köle değildir!
İstanbul Tıp Fakültesi köklü bir üniversitedir.
Üniversite özgür, demokratik zihinleri barındıran kölelik zihniyetini barındırmayan eğitim kurumudur.
Üniversite özgür, demokratik zihinleri barındıran kölelik zihniyetini barındırmayan eğitim kurumuydu.
Kurum bacanın içindeki atıktı ve akıttı.
Türkiye,İstanbul,Sur İçi, 2012
İstanbul Tıp Fakültesi bünyesinde taşeron şirket üzerinden işçi çalıştırmakta. 3 Aylık süreçlerde giriş çıkış yapılmakta, yeni sözleşme imzalatılmakta. Tazminat hakkı yok sayılmakta.  Ön lisans mezunları ilk okul mezunu statüsünde, yüksek lisans mezunları lise mezunu statüsünde çalışıtırılmakta. Uzun yıllardır bünyesinde çalışan işçilere 4-D kadrosu için KPSS zorunluluğu tanımaktadır. Ama bebeğim soruların verildiği ya da satın alınabildiği grup değil ki bu? Nasıl yapacağız? Hı hıı evet.
1 Temmuz 2012 itibariyle işçilere günlük, iki günlük sözleşmeler dayatıldı. İçeriğindeki maddelerde de ücret kesilmesi, yol parasının kesilmesinden bahsediliyor. İTF taşeron işçileri bu sözleşmeye imza atmamakta ve direnmektedirler. 6 Temmuz günü  Dekan ve Başhekimin katıldığı toplantıda tatmin edici açıklamalar yapılmadı ve işçiler rektörlüğe yürüyüş kararı aldı. Cerrahpaşa ve Haseki Kardiyoloji'nin de katılımıyla rektörlüğe yüründü. Seçilen 5 temsilci, rektör olmadığı için üniversite genel sekreteri ile görüştü. Taleplerinin iletileceğine dair söz alıp dönüldü. 9-10-11 Temmuzda da yürüyüşler devam etti. Hala net bir açıklama yok. Temizlik personelleri tehdit ediliyor katılımları baskılanarak engelleniyor. Direniş devam etmekte. İşçiler sözleşmeleri imzalamamakta.

Bu süreçlerde çalışanı bilgilendiren Taşeron İşçileri Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği büyük ve önemli rol üstlenmiştir. Daha ayrıntılı bilgi ve takip için:
http://tasisder.com/




Her ampulün wattının aynı olmasını tabi ki beklemiyoruz. Ancak işlev aydınlatmaksa patlamayacaksın.

4 Temmuz 2012

\0/


30 Haziran 2012

Kocası Sağ Mı?

Kadınlar konusunda herkesin bir fikri var. Kadınların bile kadınlar konusunda acımasız, ön yargılı, kaba, acıtan duruşları var. Baş sokacak bir ev misali bir erkeğe muhtaç durumu varmış gibi. Baba evi, koca evi, oğlunun evi.. İşinize bakın, bilimle ilgilenin, müzik dinleyin ve dans edin.

-Çok açma
-Çok kapama
-Gerektiğinde aç kapa

-Çalış
-Çalışma
-Evde çalış, emekli olma, emekçi de olma..

-Evlen

-Doğur
-Doğurma

-Boşan-ma

-Bakımlı ol
-Akıllı ol-ma
-Kıllı ol

-Türk kızı
-Kürt kızı
-Dürt kızı





22 Haziran 2012

Ki Yaz..

Güneş enerjisiyle çalışıyorum. Yazları sıcak ve kurak olurum. Sıcakkanlı ve ağız kuraklığı yani.. =) Kışları soğuk ve yağışlı. Hep üşürüm, Elim, ayağım soğuk. Kanım, demirim düşük.. Her an ağlamaklı..Ağlamıyorum tabi, tuz kaybetmemek gerek. Denizden çıkınca da o tuzu severim ben. Tansiyon düştü, yala kendini çıksın.. Su güzel, haydi gel..
Evlerde kullanılan ışıklar da gündüz ve gece bence. Sarı ışık güneş, beyaz ışık ay demek. O yüzden hiç sevmem beyaz ışığı. Enerjimi alıyor. Sanki karanlık her yer de el feneriyle gezmem gerek. Sarı ışık süper ama. Dans et, müzik dinle... O la laaa.. Balll..
Denizi solumakla dağı solumak bir değildir, ancak ikisi bir aradaysa orası cennettir. Ada cennettir. Koy cennettir. Kıyı cennettir. Umarım şu an tüm iyi insan ruhları cennettedir. Ve orası güneşli ve serindir. Işığı bol olsun derler ya göz kamaştırmaz mı? Gözümüz olur mu? İç göz mü, dış mı? İç göz kamaştırıcı bir aşk diliyorum herkese.
Yazın ısısı, kokusu, rengi, tadı, enerjisi çok kaliteli. Daha sorunsuz. Deprem olsa dışarıda yatar herkes sorun olmaz falan. İç rahatlatıcı. Kıçı kırık kaldırım taşlarına basma sonucu sıçrayan suyla ıslansan kuruması kolay. Yol yapım çalışmalarında etrafın çamur olma ihtimali neredeyse yok. İşçiler üşümek yerine bronzlaşıyorlar. Mevsim meyve ve sebzeleri şahane. Teşekkürler Türkiye.. Enlemine, boylamına.. Politikan kamaşsın.
İçi geçmiş karpuz zamanı yazın bitimine işarettir. Lütfen karpuzlar lütfen.. Yata yata büyüdünüz. Çok yorgun olmamalısınız. İçiniz geçmesin. Bu yaz uzun,oksijenli ve eğlenceli geçsin.




30 Mayıs 2012

zigot

Dünya ne kadar etrafımızda dönüyor. Belki de dünyayı biz döndürüyoruz.. Dünya kadın mı? Kadın çekirdekte mi?
Yıllarca biyoloji dersi gördük. Sperm ve döllenmiş yumurta arasındaki farkı öğrenememiş olduğumuzu gördüm ben; "Kürtaj cinayetse, mastürbasyon soykırımdır." cümlesiyle.. Regl de mi soykırım? Döllenmemiş yumurtaları atıyoruz. Ezberci eğitim beyin cinayetidir.
Tecavüz edilen kadın döllenmiş yumurtasından nefret eder. Yumurtası olmasından nefret eder. Kadın olmasından nefret eder. Tecavüz kişilik cinayetidir.
Zorla evlendirilmiş, kaçırılmış kadın için kocası kabustur. Cinselliği şiddettir. Fiziksel şiddettir. Ruhsal şiddettir. Şiddet hücre cinayetidir.
Sorunsal gebeliği sonlandırmak sağlık açısından önemlidir. Anneye zarar verecekse sonlandırılır. Ancak herkes şuursuzca seks yapsın, yumurtalar büyük zevkle döllensin, sonra zamanı değildi diye kürtaj olsun. Bu noktada cinayet vardır! Buna önlem tabi ki alınmalıdır. Yasa olur, tasa olur. Mantık sınırları içerisinde sorun yoktur. İflas eden bir aile artık bakamayız diye asla çocuklarının hayatını sonlandırmaz. Gözden ırak gönülden ırak olabilir. İç gözünüz çıkmasın.
Şiddet büyük sorun.Yaşlıya şiddet,doktora şiddet, öğretmene şiddet,askere şiddet,kadına şiddet,çocuğa şiddet,sanatçıya şiddet,sporcuya şiddet.. Hangi topluluktaysa kişiler o zaman ayaklanıyorlar. Şiddete gerekli yasalar getirilse..Eğitim büyük sorun. İçi boş okulların. Eğitim içeriği doldurulsa.. O zaman zigota şiddet te bir şekilde önlenmez mi?

İnsan tavuğu da yer yumurtayı da.




22 Mayıs 2012

med cezir



11 Mayıs 2012

Topumu Kes Anne

              Cennet annelerin ayağının altındaymış ya "Alırım seni ayağımın altına" diyen bir anne aslında "Çocuğum cennetliksin" demek ister. Terliğini fırlatan bir anne "Yavrum sana cennetin kapılarını açtım" mesajı verir. Çocuklukta asla akıl ermez annenin yaptıklarına. Ergenken hiç ermez. Annelerin günü kutlu olsun. Kapitalist hediyeler.. Nasıl biliyorsanız.
          Bence kampanya başlatılmalı. Anneler üzerine küfür bitmeli, bitirmeyecekler olacağından aza indirilmeli. Buradan olayı futbola bağlayacağım.
              Türk futbol taraftarının %96'sı erkek kişidir. Ve 3 bileşeni vardır:seks,küfür,şiddet. Bir Galatasaraylı olarak yazıyorum. Taksim'den Seyrantepe'ye gitmek, ki metroyla olsa dahi maç günü tam bir kabus. Bedenen ve ruhen yıpratıcı bir süreç. Duymamaya,görmemeye çalışayım, oramı buramı koruyayım derken çok yaşlanıyor ruh. Genelde erkekler -kibarca- seksten bahsediyorlar. Ama seks yapmak istedikleri kişiler rakip takımın öncelikle annesi, eşi, kız kardeşi, teyzesi hatta -geçenlerde şok yaşadım- anneanne ve babaannesi. Genel olarak kan bağı olan kadınları. Ve bu adamlar bu kişileri sıralarken asla rahatsız olmuyorlar.
             Metroda bir maça gidiyoruz yine. O hafta içi Ayten Alpman vefat etmişti ve o gün anma töreninden dönen  yaşları bir hayli olgun eski türk hanımefendileri var. Gevşek ergenler metroda bağırıyorlar yine küfürlü. Hanımefendilerden biri dedi ki "Oğlum, biz de Galatasaraylıyız ancak sizin bu yaptığınız ve söyledikleriniz çok ayıp." Bunun cevabı olan tezahürat geldi "Küfüre karşıyız, küfüre karşıyız,ama son keeeeezzz......................."
              Maçta futbolcuya "Hadi bebeğim" diye seslendiğimde adamlar şaşırıyorlar. Bir kez de "Baban ölsün" ü denedim. Yaklaşık 20 kişi baktı. Değişik geldi onlara. Çünkü aşağılanması gereken kişi anne. Babayı neden karıştırıyoruz değil mi?
                Stat erkekleri birbirlerinden gaza geliyorlar. Ne zaman küfür etmiyorlar biliyorum. Yanında annesi, sevgilisi, kız çocuğu, kız arkadaşı, herhangi bir kadın olduğunda. O zaman erkeğin ettiği küfür "ssssssssss" ile kalıyor. Ve sevgilisi varsa sevimli olmak için seni seviyoruma bağlar. Yo.
               Cezalı maçlarda kadın seyirci olması ayrı bir problem bence. Cezalı maç seyircisiz maçtır. Kadınlar yok mu? Kadınlarla cezalandırma olayı değişik. Çığlıklardan mı rahatsız oluyorsunuz? Her zaman mı?
          Bu durumda maçlara erkekler 1 kadın refakatçi eşliğinde gitmelidir diye bir sonuç çıkarabilirim. Kombineler kadın eşliğinde satılabilir, 2. koltuğu %50 indirimli versinler. Bu kez erkekler kadınlara gebe kalsın. Futbolun ayak oyunu olduğunu, cennetin de anaların ayakları altında olduğunu sürekli hatırlatmalı. Başka bir şey oldu çünkü futbol. Abartı.

12.05.2012 Fenerbahçe-Galatasaray
13.05.2012 Anneler Günü
İyi olan kazansın. Kupayı annelere ithaf etsin. Ve yeni sezon için diller değiştirilsin. Yoksa o anneler dilinizi koparır.




*Bu yazımı Fenerbahçeli olan anneme ithaf ediyorum.
**Galatasaray üzerinden örnek vererek öz eleştiri yapma özelliğimizi gösterdim.
***Tüm takım taraftarı olan erkekler, %96 aynısınız.




3 Mayıs 2012

bir şehir çek, nemli olsun..

Ne zaman rakım arttırsam, denizden uzaklaşsam vücudum tepki veriyor. Nefes alamıyorum, burnum kanıyor. Sıkıntı var. Kıyı kıyı gitmem gerek. Yoksa sonunda "Kanlı Sümük" adlı ,gerilim, kısa filmimi çekmek zorunda kalacağım.
Kuru şehirlerde gördüğüm nemli köpek burunları duygulandırıyor beni. Acıyorum kendime o anlarda.
Üniversitede yaşadığım şehir de ayrı bir kuru ve soğuktu. Uzun süren kış aylarında sadece deniz seviyeme inmek için evden çıktığım zamanlar olmuştur. Çünkü bence acı yemek gibi soğuk yemek te insanın mazoşistliğidir ve gerek yoktur. Hayatta fena hazları olan şeyler var, uu.
Ben hayvana, bitkiye de yabancıyım. Öyle çimlerde koşmak gibi özenişlerim var ancak koşamam. Nereye bastığımı bilmem gerek.  Kaymak betonlarda her türlü yabancı maddeyi görebiliriz. Ancak çimlerin arasında göremem. O canlılarla tanışmadığımdan işkillenirim. Toprağa basıp enerji atmak olayı benim için evde iki saksıya basmaktır. Kötü yaşam..
En mutlu olduğum doğa koşulu su altı. Oradaki canlılarla da aram iyi. Deniz atı kovalamayı, kestanelerin bana batmalarını, balıkların ayaklarımı öpmelerini sevdim hep. Teknemi oyunlarıyla devirme noktasına gelen yunuslara bile kızmıyorum. Su acıyı azaltır, temizliktir. Mutsuzsan denize bakmaya gidersin.. Kızgınsan denize taş atarsın.. İçin doluysa çirkinleşip boşaltırsın bazen =) Akıntı olmasa su bunları taşıyamaz. Sır saklamak ağırdır.. Bu ağırlıktan köpürür su bazen.. Her yaz insanlar büyük bir saygıyla ziyaret ettiğinden göklere çıktığı da oluyor. O kadar da havası olsun, buhar suyun ruhudur =)



23 Nisan 2012

üstün fil

Küçük Emir her gece uyumadan önce babasıyla dualar edermiş.  Önce babası söyler, sonra Emir tekrarlarmış. Bir gece babası şöyle dua etmiş: "Allah'ım sen Filistin'deki kardeşlerimizi koru." Emir tekrar etmiş: "Allah'ım sen Filüstün'deki kardeşlerimizi koru, fil üstüne çıkalım, bizi de koru." 
Çocuk beyni eğlenceli çalışır. Her daim tadını çıkarmalı ve beslemeli. Çocuklar bayramınız kutlu olsun! Çok çılgınsınız.. Asla beyninize giren besinlerle yetinmeyin. Şişman beyinler olun!


9 Nisan 2012

28

Yeni yaşım, hangi şehrin plakasıysa, o yıl o şehre gitmeyi seviyorum. Çok yaşlandığımda, mesela 126 yaşıma geldiğimde, ben o ili ilçeyken gezmiş olacağımdan 65–70 yaş civarı gibi sona ereceğini düşünüyorum. Bu yıl Giresun..  
Giresun'da fındık var. Fındıkkıran.. UuUuUu..Nefis Türk fındıkları.. Fındık kreması gibi yaş =) 
Bugüne kadar olanlar çok güzeldi,teşekkür ederim (rabbim,annem,babam). Seviye yükselterek devam etmeyi umuyorum. Finale yaklaştığımda hala 3 canım olsun =) 
Perçemli, koca gözlü, sivri burunlu yaş.. Hoş gelmiş.. 



5 Nisan 2012

hacıyatmaZ

X ve Y yıllardır birbirini götürmeye çalışıyormuş. Ama araya hep Z girmiş. Bir problemde Z'yi 0 ile çarparak yok etmişler ve X, Y'yi yemeğe götürmüş.
Çatalların, kaşıkların düzgün yerleştirildiği süslü bir yemek masasında sipariş vermişler. İlk salata gelmiş. X kibarlık olsun diye salatayı hazırlamak istemiş. Sirkeye uzanmış ve o sırada koluyla çarptığı tuzluk uçmuş ve kırılmış.  Hemen görevli gelmiş yerleri süpürmüş. Tam silmeye başlamış ki yanlışlıkla Y'yi de silmiş. X masada yalnız kalmış. Y'ıllardır Y'iyemediği Y'yi Y'ine Y'itirmiş.

Sonuç olarak artık masalarda hacıyatmaz tuzluk kullanmalıyız bence. Sakarlıklardan geriye yok olmuş ilişkiler, tuz buz olmuş tuzluklar, ziyan olmuş tuzlar kalmasın.

 Fikir: Zeynep Erdim
                       Modelleme: 3ds Beyin Hücresi                                                                    
Zikir: Oytun Yılmaz
  Modelleme ve Render: 3ds Max

1 Nisan 2012

şaka

bir nisan bir insan mıdır?

20 Mart 2012

oh beee =)

                 Ve beklenen güneşi gördüm, beklediğim ısıya geldim..  Midemdeki çiçekler açmaya, kelebekler uçuşmaya başladı. Umarım herkes aşık olur. Bu mevsimde iyidir. Yaz çok sıcak.. =)
                 Mart; güneşi gördüm ya kazık atsan da kazmamı yakar otururum, sorun değil. 
                 Asıl heyecanım karpuza, sandalete karşı. Vapurda dışarıda oturmalı yolculuğa karşı. Ne zaman ki güneş tüm yüzümü öper, bedenime sarılır o zaman tatile çıkarım. Dağdan esen kekik kokuları eşliğinde yüzerim, balık tutarım. Bir kelebek gezerse etrafımda kim geldi acaba diye benzetmeye çalışırım kaybettiklerime..
                  Hoş geldin bahar.. İnsanların soğuk yüzü gitsin sıcak yüzü gelsin seninle birlikte...
                 


18 Mart 2012

ruhunuz şad olsun...


14 Mart 2012

ikarus..





İkaruslar Pakistan'a hediye ediliyormuş. 


Topbaş demiş ki: "Biz de yeni otobüsleri aldığımızdan dolayı İkarus diye bildiğimiz, yıllardır İstanbul'a hizmet veren artık miadını dolduran, devamlı bakımını yaptığımız, bizde artık kullanım dışı kalan 100 adedini kendilerine hediye olarak vereceğimizi öğle yemeğinde kendi konutunda ifade edince gerçekten çok ciddi duygulandıklarını gördük. Bu bir sürprizdi kardeşlik nişanesiydi. Bunlar tabii ki belki burada bir hurda niyetine bile gitmeyecek kadar sıkıntılı ama biraz müdahaleler yapmak suretiyle elimizdeki yedek parçaları da artık biz kullanamayacağımız için onlara vereceğiz. Bu otobüsleri orada bir müddet daha kullanabilirler. Sadece metrobüs hattında değil, yeni gelecek otobüsler devreye girdikten sonra iç taraflarda hatlarda köy yollarında kullanabileceklerinden bahsettiler."


Ne kadar düşünceli değil mi? Sonuçta biz değil miyiz bir kıyafeti, bir ders kitabını nesiller boyu kullanan? Kitaplarımızın karalanan kısımlarını siler kardeşlerimize verirdik, sahaflarda satardık..  Şimdi de ikarusların bakımlarını yaptırıp kardeşlik nişanesi olarak hediye ettik. 

Merak ettiğim bir kısım bakımdan kasıtları nedir? Asıl kısım miadı dolmuş hediye nedir? 


Miadı dolmuş açıklamasının ardından hediye kelimesini kullanmak bana ayıp geldi. Sağlık sektöründen bildiğim miadı dolmuş bir malzeme sterilize edildikten sonra 1 ay kullanılabilir. Ulaşım sektöründeki bakım sonrası süre ne kadardır merak etmekteyim.   



Biz bu ikarusları yıllardır kullanıyoruz. Hep bakımsızdı. Kapılar, körükler hep delikti. Bunlar kışın popo dondurur yazın ise boğazdan geçiyorsanız eğer ve trafik yoksa doğal klimaydı. Bu durumlar söz konusu değilse de iğrenç egzoz eşliğindeki sıcak havayı ağzımıza burnumuza vururdu. Tavandaki delikleri ise kışların soğuk ve yağışlı geçmesine neden olurdu. Körüğün oradaki loşlukta liseli sevgililer aşklarını çılgınca yaşardı. Boyları 1.50 olanlar ayaktayken bir koltuğa tutunduysa asla bırakmazlardı. Çünkü üst demirlerin ergonomisi minimum 1.75 olan insanlar için idealdi. 


Eğlenceli kısımları da var elbette. İkarus virajı alırken önde ters oturan bir arkadaşınızla en arkada düz otururken camdan cama el sallamak mesela =))) Yıllarca eğlendik. Ouu yeeee.


Otobüs doluyken en arka kapıdan bindiysen akbili uzattığında geri gelecek mi heyecanı ayrı bir adrenalin salgısı katar insana. Bazen geri gelene kadar ineceğin durağa varırsın. Bir adamdan rica edersin bağırmasını. Çünkü ses asla öne gitmez.


Çok emektar otobüsler bunlar. 100 Adedi hediye edilmiş, kalanı değerlendirmeli bence sevgili İBB.  Mesela bunlar kesilip otobüs durağı yapılsa.. Ya da otobüs duraklarına yakın akbil dolduran büfelerden yapılsa.. Sonuçta bakım yapılıp tavanı akmaz ve hava geçirmezse sevimli durabilir. Ve biz ileride ne şartlarda ulaşımımızı sağladığımızı küçüklerimize anlatır, görsel olarak sunarız. Son olarak o koca körükten kocaman bir akordeon tasarlanıp uygun bir yerde sergilenebilir. 


Hoşçakal ikarus.. Her nerede yaşayacak ve yaşatılacaksan..





8 Mart 2012

8 mart

Kadın yaşamın omurgasıdır. Ailelerin güçlü köklü ağaçlarıdır. Çiçektirler. Hayvanlara verdiğimiz önemin bir kısmını da bitkilere vermemiz umuduyla.. Gelecek nesillerde emekçi kadın-emekli kadın farkının kapanması umuduyla.. Empati yetisi kazanılması umuduyla.. 
Kutlu olsun!  


1. Güney Doğu Anadolu Kadınları
2. Marmara Kadınları
3. Ege Kadınları
4. Akdeniz Kadınları
5. Karadeniz Kadınları
6. İç Anadolu Kadınları
7. Doğu Anadolu Kadınları
8. Annem
(Benim emekçim. En büyük martım.)

22 Şubat 2012

Hadi Hadi Hadi!!






Pembe bir metrobüs gördüm rüyamda
Sapık adamlar kapı ağzında
Bakınırken içeri doldular bir anda
Salya sümük kokusuyla

Kalbi atan sapık bedenlerdi hepsi
Hepsinin elinde birer patates cipsi
Kıllı koltuk altı teri kokuyorlar
Körüklerde

Affet bu durakta inmek istedim
Pembe bir metrobüs olmak istedim
Körüğü elimle bölmek istedim
Atatürk'ü özledim..

14 Şubat 2012

cüce şubat





Öncelikle öykümü 4 yılda bir gelip 29 çeken selvi boylu şubatta paylaşmanın haksız gururunu yaşıyorum belirtmek isterim.
Ve teknik desteklerinden dolayı Berkay Erdim 'e teşekkür ederim.
Sevgililer Günü kutlu olsun.
Şubatı ve kapitalist ekonomiyi besleyin.

Stop Motion-478 kare
Asitane..



8 Şubat 2012

Kırmızı Mızmızı



Diyanet İşleri, trafik kurallarına uyulması için çalışmalar yapacakMIŞ. Kırmızı ışıkta geçmenin caiz olmadığını anlatacaklarını belirten Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Raşit Küçük, “Biz 'Kanundan kaçarım ama Allah'tan kaçamam' duygusuna sahip olmalarını sağlamaya çalışacağız” deMİŞ.

      
Her şeyin hayırlısı..

=)


1 Şubat 2012

Barış Manço, 81300, Moda





Reçete =)
Nane limon kabuğu bir güzel kaynasın 
İçine hatmi çiçeği biraz çörek otu katasın 
Hatta biraz tarçın bir tutam zencefil.. 
Bin derde deva geliyor..

Demir =)
 Mahalleli kahvede muhabbet peşindeyken
Leylekler lak lak edip peynir gemisi yüklerken
Kul Ahmet erken yatar sabaha ya kısmet derdi
Kimseler anlamazdı ya kısmet ne demekti

Hayvanlar =)
Bak evladım buna ayı derler
Ormandan inip şehre gelirler
Ağır mağır hantaldır ama
Armudun iyisini ayılar yerler

Ama benim adım bal böceği
Bekleyemem ben bu geceyi
Gelirde koynuna girerim ama
Sonrada batırırım iğneyi

Yaban tayları çayırda tepişiyor mu
Çilli horoz kedilerle dövüşüyor mu
Sarıkız minik buzağıyı sütten kesti mi
Kuzularla oğlaklar sevişiyor mu
Arkadaşım eş arkadaşım şek arkadaşım eşek
Nesiller ve Aşk =)
Ufacık bir yuva nohut oda bakla sofa ama sapasağlam ayakta
Çeyiz dedikler yorgan yastık iki sandık iki de bohça
Gözleri hala dolu dolu oluyor dedemin adını andıkça
Kırk yıl bir yastıkta tam kırk yıl
Anlat babaanne ölümsüz aşkını
Bir yastıkta tam kırk yıl
Babaanneme göre zamane kızları
Pek bir hoş ama pek bir zormuş
Hele hele beyleri dede gibi olmasa da
Her şeyi zor beğenir olmuş
E beyleri zor bey kızları zor kız
Gençlerin işi pek bir zormuş
Dişi kuş yuvasını severek kuracak ki bu iş tamamına ersin
Erkek kanadını şöyle bir açacak ki bu iş tamamına ersin
Beyleri zorsa da kızları zorsa da bu iş tamamına ersin

Dünyalı =)
Tek bir soru hemşerim memleket nire?
Bu dünya benim memleket
Hayır anlamadın hemşerim esas memleket nire
Bu dünya benim memleket
Tövbe, tövbe, tövbe
Sonradan Görme =)
Biz görmeyeli çok değişmiş
Selam sabahı unutmuşsun Süleyman
Sofraya hemen yerleşiverdin
Belli ki gurbet sana yaramamış Süleyman
Yedin içtin afiyet olsun
Neler gördün anlat bakalım Süleyman
Tepsiyi biraz da bu tarafa gönder
Müsaade et de bi tadına bakalım Süleyman

Sokak Satıcıları =)
Keşke hislerimi sana açıkça anlatabilseydim
Sana deli gibi aşık olduğumu söyleyebilseydim
Göz göze geldiğimiz o anda
Sanki dilim tutuldu bir anda konuşamadım karşında
Oysa bütün cesaretimi toplayıp sana gelmiştim
Senin için şu kalbi gör istemiştim
Tam elini tutmak üzereyken aşkımı itiraf edecekken
Sokaktan gelen o sesle yıkıldı dünyam
Domates biber patlıcan domates biber patlıcan
Bir anda bütün dünyam karardı bu sesle sokaklar yankılandı
Domates biber patlıcan


Kuzen =)
Halamın kızı Zehra dostlar başına
Bize sık sık gelir gece yatısına
Bir geçerken uğramıştı tam onsekiz ay oldu
O gün bu gün bizde kalıyor Zehra

Çayına biber koydum
Çorbasına reçel kattım
Hapşırık tozu serptim hırkasına

Yatağına fare koydum
Dolabına kurbağa
Ama yine banamısın demedi Zehra..

Ağa Kızı İle Irgat =)
Aslıhandan Neslihandan hele hele yar yar
Fayda gelmez bey kızından hele hele yar yar
Barış böyle belledi bir çaldı binbir söyledi
Siz de böyle söyleyin haydi
Kalk gidelim küheylan uçalım gayri
sen bana döne ben sana gayri
Kalk gidelim küheylan uçalım gayri kendimize varalım gayri
Kalk gidelim küheylan uçalım gayri evimize dönelim gayri
Dünya =)
Yıllardır sürüp giden bir pay alma çabası
Topu topu bir dilim kuru ekmek kavgası
Bazen durur bakarım bu ibret tablosuna
Kimi tatlı peşinde kimininse tuzu yok
Barış der her bir yanın altın gümüş taş olsa
Dalkavuklar etrafında el pençe divan dursa
Sapa kulba kapağa itibar etme dostum
İçi boş tencerenin bu sofrada yeri yok
Sapa kulba kapağa itibar etme dostum
İçi boş tencerenin bu sofrada yeri yok

Yakarış =)
Allahım güç ver bana sığındım sana
Bu ne dayanılmaz acı sabır ver bana
Yeter artık çektiklerim bitsin bu ceza
Ümitsiz haykırıyorum ne olur dön bana

Bayramlar =)
Bugün bayram erken kalkın çocuklar
Giyelim en güzel giysileri
Elimizde taze kır çiçekleri üzmeyelim bugün annemizi
Biyografi =)
Öksüz doğdu Mehmet
İte kaka büyüdü Mehmet
Onbir yaşına doğru
Okula da gitti Mehmet
Çaka çaka okudu da Mehmet
Döne döne başı döndü Mehmet
Diploma hak getire Mehmet
Okumayı sökemedi ki Mehmet
Saldım çayıra Mehmet
Mevlam kayıra Mehmet
Komşu Kızı =)
Dama çıkmak isteyen merdivenden iner mi
İnsan attan inip hiç eşeğe biner mi
Dü Düriye komşu kızı Düriye
Naz etme gel beriye mahsun bakma öyle
Dü dü dü Düriye komşu kızı Düriye
Hele hele gel beriye dargın mısın söyle
İnci boncuk tanesi boynunu süsleye
Yedi köyün hanesi feda sana Düriye
Dü dü dü Düriye komşu kızı Düriye
Benim gönlüm kimde senin gönlün kimde

Barış =)
Derdimi kimlere söyleyim ben garip Barış'ım neyleyim
Anadan babadan yuvadan uzakta yine yol göründü gurbete
Ben =)
 Kuyu başına vardım Zeynebi görem diye…