30 Eylül 2013

..

Derine, hep derine kazıyoruz
Nerede çağımızın o altın kalbi
Çağımızın altın kalbini arıyoruz
Üzerimizde ağır bir yeryüzü
Gökyüzünden uzakta, çok uzakta
Derine hep derine kazıyoruz
Madencileriz biz, devrimcileriz biz
Patlarız volkan gibi, çağ yenmeyecek bizi
Yorgun değiliz..


Ah! Mekanın cennet olsun.. Sesin benimle..

18 Eylül 2013

Sosyal Medya Kişilik Puntosu

         Sosyal medyanın özel hayatı törpülediği konusunda negatif gelişmekteyiz. Hep beraber çevrimiçi yaşıyoruz.. Profillerine baktığımızda muayyen dönemleri tahmin edebilir, ergenlik geçişlerini anlayabilir hale geldik. Kim, kiminle, nerede, nasılı biliyor; hep beraber görüyoruz,diyoruz..


         Sosyal medyanın okuma-yazma alışkanlığı kazandırması noktasında mutluyum. Herkes daha bir yazar,okur, düşünür oldu. Günde en az 30 sayfa kitap okumalısın deyince elleri terlemeye başlayıp, göz bebekleri büyüyenler, bir şekilde bu alışkanlığı kazandılar. Ortalama 20 özlü söz,20 durum güncellemesi,30 yorum,10 tivit okusa, 5'ten hesaplasak 400 kelime eder,iyi başlangıç. Bir tivit atarken dakikalarca düşünenler, kitap yazmanın ne kadar zorlu,emek harcanan süreç olduğunun farkına varıp, gereken değeri vermeye başlayabilirler. Bir kitaba, 25 kişi düşüyor, yazık. İmla da çok önemli. Bilgisayarlar fena akıllı oluşları sayesinde o hatalı kelimelerin altını kırmızı kırmızı çizip, dikkat et mesajı veriyor ya bayılıyorum. Ha buna rağmen başaramayanların oluşu da öte yana bayıltan bir durum. Gelişmekteyiz.

İngilizce yazanlar konusunda farklı görüşlerim var:
-İki insanım mesajı
-Bir süre yurt dışında bulundum oh yeah
-Kendimi Türkçe ifade edemiyorum vats dı  miiningg ...
-Sence de havalı değil mi Hi-ree?
(Böyle bir mağaza görmüştüm, adı buydu: Hayri yazmamış totoş.)

    Yıllarca tüm gençler ebeveynlerine nerede olduklarını söylemediler... :D Forsükuerle birlikte herkese söyleme ihtiyacındalar. Tabi ki söylenmeyen yerler vardır ;) Tam olarak anlamıyorum bazen,  genelde bir görgüsüzlük söz konusu. Şaşırmalarım oluyor günde ortalama 2 kez. Beğensen bir türlü, yorum yapsan bir türlü.. Olması gerekenler eyvallah (destekler).. Ancak bazen çok gereksiz olabiliyor. Nerede olduğum gerçekten kimseyi ilgilendirmiyor.

Vecihi ev'de
- Kendinizin mi, kira mı?
Bili Ofis'te
-Oval ofis? @Monika?
Hande @wc
-küçük?, büyük?

       Bir kaç yıl öncesine kadar herkesin hayatı gerçekten özeldi. Şimdilerde özel hayat sanırım  çıplaklık ve seksi kapsıyor sadece...Tabi ki zamanla ebeveynlerde değişti. "Dudağını uzatan evlat candır" moda olmuş. bizim zamanımızda olsa köftelere mandal takarlardı.

        Şöyle düşünürsek: aktif sosyal medya kullanıcısı herhangi bir fotoğraf paylaşılmasına karşı bakımlı olup, durum bildirimi yapma konusunda 'gezelim görelim' yaşamalı.. Bakımlı olup gezmek iyi bir şey. Beyin de bakımlı olmalı ve loblar arası gezinmeli.. Gelişmekteyiz.

       Saygı kaybı yaşadığımız bu zamanlarda klavyede, farede dolaşan parmakların kemiği vardır. Parmaklar sinyali beyinden alır. Gelişim beyinde başlar..

    ''Söz uçar yazı kalır.' dönemi de bitti artık. Yazdığınız yazılar uçurulabiliyor. Mesela biri paylaşımda bulunuluyor, altına yorumlar.. Sonra paylaşan, paşa keyfine göre laf söyleyip iletiyi silebiliyor. Bunlar çok garip şeyler. Yazılı iletişim her zaman daha sağlıklıdır. Tipeks çıktı mertlik bozuldu derken bilgisayarda bozuk bile değil, olmayabilir..

         Sosyal medyada tüm profillerde görünmez 'metin araç çubuğu' var. Metin araç çubuğu görünmese de seçimler hissediliyor. 'Sosyal medya kişilik puntosu' kavramı atıyorum. . Sosyal medya kişilik puntonuz kaç? Kimin gözünden bakınca? Punto büyükse kötü, demek birilerinin gözüne sokmaya çalışılan şeyler var. Küçükse de kötü. Neyden kaçıyorsunuz? Kimi takip etmek için sosyal medya kullanıyorsunuz? Punto çözünürlüğü düşük, matematiksel bir görgü kavramı. Bunu anlatamam. Tabi ki anlayabilirsiniz.

         Sosyal medya aracılığı ile gönderme yapmalar bit! Sosyalleşme 5 duyu organından birkaç tanesini kullanarak daha sağlıklıdır. Hatırlıyor muyuz? Merhaba =)

6 Eylül 2013

8 Diken

Parmağımdaki son deniz kestanesi dikenini çıkarırsam yaz biter mi? Bitmesin diye çıkarmıyorum. Yaz bitmesin derken iltihap oluşursa da karamsar kış günlerine daha da sövmeye başlarım işte. Daha güneye gitmek gerek. Sıcak olsun. Ben hava olsaydım soğumazdım, güneş olsaydım batmazdım. Çok rutin bir hayatım olurdu. Mesela güneş göz kırpsın, o an bir karanlığı yaşayalım, yeter. Hava sıkılsın bir oflasın, serinleyelim yeter.. Yeter yeter =)

Deniz burnunun dibindeyse eğer mükemmel. Çünkü mis gibi iyot koklamak zihni açar. Gebelerde iyot ihtiyacı 2 katına çıkar ve bu dışarıdan desteklenmelidir. İyotun simgesi I'dir ve atom numarası 53'tür. 53 Rize'nin plaka kodudur. Bazı kaynaklarda Rize adının Yunanca 'Riza' isminden geldiği düşünülmekteymiş ve bu kelimenin Türkçe anlamı "Dağ Eteği" imiş. (Ve şu an yılın ilk karı Rize'ye düştü haberini izliyorum, hayat tesadüflerle dolu.) Diyeceğim şudur ki; Kapıdağ'ın eteğinde bir köy var. Köyün burnu kemerli. Köy önceki hayatında Rizeli olabilir.. Burnunun dibinde bir deniz, iyot kokulu..


Bu sene de o denizde yüzebildim, şükürler olsun. Midye yapalım, akşam bir sofra kurarız diyen arkadaşlarla midye çıkarmaya gittik. Ben çıkarıcıyım tabi. Bir de kaptan seçmek gerekiyor sandal sürüklenmesin ve çıkan midyeleri saysın diye. Ayrıca miyopum ve deniz gözlüğümün numaralı camı yok. Uzun bir süre en büyük midyeleri toplamak için daldım, daldım, daldım.. Gayet amatörüz. Derin nefes alıp dalıyoruz falan. Sonlara doğru artık yoruldum ve bir kaç tane daha çıkarıp sandala çıkayım diye düşündüm. Yorgunluk ve miyopluğun verdiği yetkiyle midye diye kestaneye dokundum. Affetmedi sağ olsun. 7 Tane dikenini hiç esirgememiş saplamış. Çıkardık onları karaya dönünce. Öncesinde tuzlu sudan kurtulmaya çalışırken, bikinimden çıkan deniz yıldızına selam olsun, çok tatlıydın ;) Midye çıkarırken çok yorulduğum için yemekten sonra biraz şekerleyeyim dedim. Baya şeker pancarı olmuşum. Sabah kalktığımda gece tüm midyelerin bir güzel pişirilip yendiğini öğrendim. Ayıkladığım bir midyenin kabuğu acayip meme yapmıştı. İnciyi buldum dedim. O inciyi bile kırıp çıkarmışlar. Neyse ki gördüm. Önemli olan katılmaktı. Yaz olsun ben 3 ay katılırım. O arkadaşları da affettim.



Sonra Eylül oldu ve ben orta parmağımın, yüzük parmağıma bakan tarafına saplanmış bir kestane dikeni gördüm! O an bittim. İşte hayatımdaki en duygusal anlarımdan biri.  Yaz bitimi ancak bu kadar şaşırtıcı son bulabilirdi. Klasik eski rengime ve üşümeye geri dönerken, o siyah diken beni koyu ve sıcak yaptı. Şimdi biraz daha güneye gidip rengime ve ısıma yakışır takılacağım birkaç gün... Ego avutmacası..
Sonra nemli kuzey zaten. Ve kış.. Bö. Tamam kış gelmesin demiyorum, hobi olarak yine gelsin. Annesinin dondurma yemesine izin vermediği milyonlarca çocuk, o soğukta kartoplarını sırtlarından içeri atsın. Kayan kaysın, kasesini yarsın. Ama yeter. Öyle aylarca olmuyor. Olmayınca olmuyor.
*Rize'nin plaka kodu; 53, 5+3=8, Bu yılı 8 kestane dikeniyle kapattım. Ateyizler?