15 Kasım 2012

Sosyal Medya Görgüsüzlüğü

Anılarımızı sosyal ağlarımızda biriktirirken bilgisayar hafızaları rahatladı. Belki bizim hafızalarda tembelleşmiştir.  Paylaşımların sınırları beynimizde. Gevşek olan paylaşımlar var çok komik. "Yediğin içtiğin senin olsun gördüklerini anlat." cümlesine dayanarak bazılarının sadece yiyip içtiğini düşünmekteyim. Afiyet olsun bebeğim. Damarların tıkanmasın daha çok, aman.


...eltime yemeğe gittik omg, eline sağlık diyıır...


...üzerine tatlı yedik yeaa..



Profilini göster ama ekletme kızım modu var. Çok hissedilir şekilde. Bütün kızlar, oğlanlar fena.. Geneli o kadar köfte dudaklara, kırmızı yanaklara, doğuştan şekilli saçlara sahip ve fotojenik ki.. Nasıl ayakkabıları, kıyafetleri var ki.. Çok uzun süre koşabiliriz.

 ...foootiş marka yeni pabuçlarım. ay su geçirmedi ...




...elime geleni giydim, attım kendimi caddeye, tutamadım yhaa...


Sosyal ağlarda laf sokmalar var. Yüz yüze iletişimde kendini anlatamayan insanların başvurduğu yöntem olmalı.  Ve mükemmel aşk olayları. Sonuçta "Veeee ilişki ağlarda" diyoruz.

...sevgilimin hediyesi ziynetlerim aşkoom... hepsini taktımm yer kalmadı , kaldı kii ! hihihihi !..







Sosyolog vasfımla bu kavramı oluşturdum.
Her şeyin hayırlısı.





10 Kasım 2012

Minnet ve Özlemle..


8 Kasım 2012

Düşevurumculuk

Ve uyudum.. En fazla 8 dakika içinde uçuyorum zaten, genel ortalama 1 dakika. Saçlarımı kurutmaya üşendiğim bir duş sonrası. Duşavurumcu anlar. "Duş-A-Vur" benzettim "Kıt-A-Dur", hani onu böyle bir söyleme tarzı vardır.
Islak saçlarımın üşütmesiyle düşevurmam gerçekleşti. O kadar çok derine dalmışım ki güneş ışınları, insanların çişleri ulaşamamış. Üşüyorum, keşke diyorum mayo giyseydim bikini üşümemi engellemedi, hadi be diyorum şapşal. Hız almak için kuma basmam gerektiğini düşünerek daha da derine iniyorum, indikçe daha da üşüyorum.. Donmadan hemen önce ayağım kumla öpüşüyor ve itiyorum kendimi. Güneş ışınlarının yakamozuna doğru yükseliyorum. O kadar güzel zıpkın gibi, gözlerimi kapatıp tadını çıkarıyorum. Artık su yüzeyine çıkmam gerektiğini düşünerek gözlerimi açıyorum ve o anda mavi bir deniz anası yüzümü yalayıp geçiyor. Yüzüm o kadar çok yanıyor ki tüm deniz buhar oluyor. O yükseklikten düşüşe geçiyorum. Bir pilates topunun üzerine düşüyorum, düşeş. Ve üzerinde zıplıyorum, her seferinde daha çok yükselerek. Böyle mutluyum yüzüme serin geliyor.  En sonunda o kadar çok yüksekten düşüyorum ki top patlıyor, bir plastik parçası göğe yükselip hulahop olup belime yerleşiyor. O kadar başarılıyım ki süper çeviriyorum. Bir an artıyorlar, rengarenk onlarca hulahop oluyor. "Hop" diyorum ya "herkes nerede?" Kıyıya doğru koşmaya çalışıyorum. Ama kıyı neresi anlayamıyorum, o kadar çok açılmışım ki! Lenslerim yok ve üstüm o kadar açılmış ki, gözlerimi açamıyorum ve bazı uzuvlar boşlukta yine yatağı tutturamamışım. Battaniye de beni tutturamamış. Devam..