28 Aralık 2012

varTÜMEgel

        İstanbul'un sınırlarında , denize girilebilen dönemlerde, minik bir kayığımız vardı. Dört yaş civarlarındaydım. Babamın abimle ikimiz için geliştirdiği süper yöntemle çok eğlenirdik. İpin bir ucunu simitlerimize, diğer ucunu da kayığa bağlardı. Sonra motoru gazlardı.. Vuhuuu ! Tubing benim ata sporumdur =))
       Kayığı kışın kullanmadığımız dönemde kıyıya yatırırdık. Kıyının karşısında bir yokuş. Yokuştan inen bir kamyon. Kamyonun boşalan freni..
        Sonra kayığa kamyon çarptı. :D Ve sonra ihtiyacı olanların sobalarında çıtırdadı : çingenelerrr, çok çılgınsınız.





       Bir gün abimle, oturduğumuz sitenin etrafındaki tarlalara, uğur böceği toplamaya gitmiştik. Papatyaların üzerinden şişelerimize bir sürü uğur böceği biriktirdik.. Sonra onları site içinde salıyorduk mu, ne yapıyorduk? Anlam veremedim şimdi. Uzaktan iki çingene kadın, bir tanesi beline bebesini bağlamış, bize elleriyle gel işareti yaptılar. Biz bir topuklarsın oradan.. 5. Katta olan evimize kan ter içinde çıktık ve terliklerimizi falan içeri aldık, terliğimizden tanırlar diye :D Annem de sakinleşmemiz için ne dediysek yapıyor.. Sonuçta kayığımızı ısınmak için yakan bizi de yakar.. O zamanlar tümden geliyoruz hep.

       İlk tanık olduğum kazanın kamyon ve kayık arasında olması ister istemez hayatımı etkiledi. Ve o çingene kadınlar bizi çağırmasaydı ön yargım çok uzun sürmezdi. Müzikle uğraşan insan benimdir. Her türlü hayattan ritim yakalayan insan, ben de senin olabilirim. =)


0 yorum: