Senle ben birbirimizi eşit görürsek bu dünyanın meseleleri kalmaz.
25 Eylül 2012
Bozkırın Tezenesi...
Etiketler:
Hayati Boyacıoğlu,
Neşet Ertaş,
Yalan Dünya,
zeynep erdim,
zeyneptunjupiterdim
21 Eylül 2012
İETT mektubu..
İETT ile duygu paylaşımımı paylaşıyorum..
Sevgili İETT
Bugün yaşadığım ulaşım şeklini sizinle paylaşmak istedim. Rutin aynı şeyi yaşıyorum aslında (veya yaşıyoruz diye bir topluluktan da bahsedebilirim, büyük bir topluluk..). Bugün cuma ya, çok paylaşımcıyım.
Sabah uyanma sürecine girmeme gerek yok, özel hayat sonuçta, önemli. Otobüs beklerken en az 2 metre uzaktan durup mahremiyet bölgeme sokmadığım insanlarla, otobüste beden temaslarında bulunmak özel hayat kavramıyla çelişiyor gerçi. Bakın kafam karıştı şimdi. Nasıl yapalım?
Neyse çıktım otobüs bekliyorum. Geldi sağ olsun, gelmeyenler de var. Biraz yoğundu. %98 Ayakta yolculuk yapıyorum zaten. Ayakta 30 dakika işe gittiğimde gerçekten çok dinç oluyorum, oturursam uyurum çünkü. Sonra ayılamıyorsun, kahveler kahveler.. Ayrıca böyle yukarıya tutununca vücut bir açıyor kendini, kollar, sırt bölgesi uyanıyor. Sabah sporu gibi. Pilates topunda esnesem bu kadar olmaz. Ve daha da önemli bir nokta; ayakta yolculuk yapan insanların sörfte başarılı olma ihtimali oturarak gidenlere göre %83 fazladır, bence. Denge çok önemli. Uykuda kaybettiğim dengeyi otobüste yakalıyorum. O virajları alırken falan çok başarılıyım, görmeniz gerek.
Nasıl optimistim ama?
Bir süre gittikten sonra daha da yoğunlaşmaya başladı. 3. Duraktan binmeme rağmen önden 3. koltuğa kadar ilerleyebildim. Genç kızlar, oğlanlar falan var oturan. Yaşlı insanlara yer vermiyorlar, çünkü yorgunlar ve uykuları var. Eğitim sistemi çarpmış herkesi.
Sağımda anadolu kokan bir amca var, 65 civarıdır. Şoför önden bağırıyor "Orta sıraaa ilerleyelimm!" Sonuçta herkes işe gidecek evet, biz nasıl o otobüsü kullanıyorsak güzergahtaki herkesin hakkı bu. Yine ses geliyor "Koridoru çift sıra yapalıııım!" Sıfır beden modasıyla tabi ki koridoru çift sıra yapabiliriz ancak Türk genleri taşıyoruz diye geçiyor aklımdan. Binemeyenlere üzülüyorum tabi. Ama geneli, bir şekilde göğüs topuna çıkar gibi biniyor. Biz iyice küçükbaş taşıyan kamyonet görünümüne bürünüyoruz. Hangi post kimin belli değil. Biri yanımdaki amcaya kızıyor ilerlesin diye. Amca eski adam: "Bayan var!" diyor ve dibime girmiyor. Gevşememiş nesilden, ya da gerilmemiş. O sırada haber dinlemeye çalıştığımdan, muhabbeti çok duymuyorum ama baya bir direniyor bana yaklaşmamak için, başarıyor. Selam olsun.
Bu sırada arkamda duran başka bir adamla otobüs hareket ettikçe temas halinde olmak zorunda kalıyoruz. Genel olarak bakıldığında böyle bir olaydan rahatsız olmayacak bir tip gibi. Ki olmuyor da. Ben böyle bir ittirmeler, kötü bakmalar falan. O da "Otobüsün hali belli minnoş" bakışlarıyla beni rahatsız ediyor. Ben bu kez biraz öne çıkayım diyorum. Ama oturan bir adam var önümde de. Göbeğimi biraz içime çeksem daha gidebilir miyim denemeleri yapayım diyorum. Ama kas yani sonuçta..
Çok optimistim.
Sonra ben düşünüyorum da arkamdaki ve bende, ikimizde de gitar olsa hazır sırt sırta vermişiz, ritm atsa, ben de bir solo yürüsem şöyle bütün sapta.. O sırada bir alt geçitten geçiyoruz, her yer karanlık.. Sarı ışıklar var böyle sanki sadece ikimizin üzerinde. Biz böyle dünyaca ünlü bir grupmuşuz.. O kadar beğeniliyormuşuz ki, bir Türk yapımcı hemen dizi çekmiş bize "1000enler"... Bir şarkı besteliyoruz hemen, dizi müziği:
"Siz benim nereden bindiğimi nereden bileceksiniz?"
Fena optimistim.
Sonra indim ben. Oksijeni buldum. Mahremiyet alanımı kontrol altına aldım. İşimin başına geçtim. Şükrettim; yazabildiğime..
"Okuduğumuzu anladık mı?" bölümü de kalkmış mıdır kitaplardan?
Teşekkürler, İyi çalışmalar.
--
=)
Sevgili İETT
Bugün yaşadığım ulaşım şeklini sizinle paylaşmak istedim. Rutin aynı şeyi yaşıyorum aslında (veya yaşıyoruz diye bir topluluktan da bahsedebilirim, büyük bir topluluk..). Bugün cuma ya, çok paylaşımcıyım.
Sabah uyanma sürecine girmeme gerek yok, özel hayat sonuçta, önemli. Otobüs beklerken en az 2 metre uzaktan durup mahremiyet bölgeme sokmadığım insanlarla, otobüste beden temaslarında bulunmak özel hayat kavramıyla çelişiyor gerçi. Bakın kafam karıştı şimdi. Nasıl yapalım?
Neyse çıktım otobüs bekliyorum. Geldi sağ olsun, gelmeyenler de var. Biraz yoğundu. %98 Ayakta yolculuk yapıyorum zaten. Ayakta 30 dakika işe gittiğimde gerçekten çok dinç oluyorum, oturursam uyurum çünkü. Sonra ayılamıyorsun, kahveler kahveler.. Ayrıca böyle yukarıya tutununca vücut bir açıyor kendini, kollar, sırt bölgesi uyanıyor. Sabah sporu gibi. Pilates topunda esnesem bu kadar olmaz. Ve daha da önemli bir nokta; ayakta yolculuk yapan insanların sörfte başarılı olma ihtimali oturarak gidenlere göre %83 fazladır, bence. Denge çok önemli. Uykuda kaybettiğim dengeyi otobüste yakalıyorum. O virajları alırken falan çok başarılıyım, görmeniz gerek.
Nasıl optimistim ama?
Bir süre gittikten sonra daha da yoğunlaşmaya başladı. 3. Duraktan binmeme rağmen önden 3. koltuğa kadar ilerleyebildim. Genç kızlar, oğlanlar falan var oturan. Yaşlı insanlara yer vermiyorlar, çünkü yorgunlar ve uykuları var. Eğitim sistemi çarpmış herkesi.
Sağımda anadolu kokan bir amca var, 65 civarıdır. Şoför önden bağırıyor "Orta sıraaa ilerleyelimm!" Sonuçta herkes işe gidecek evet, biz nasıl o otobüsü kullanıyorsak güzergahtaki herkesin hakkı bu. Yine ses geliyor "Koridoru çift sıra yapalıııım!" Sıfır beden modasıyla tabi ki koridoru çift sıra yapabiliriz ancak Türk genleri taşıyoruz diye geçiyor aklımdan. Binemeyenlere üzülüyorum tabi. Ama geneli, bir şekilde göğüs topuna çıkar gibi biniyor. Biz iyice küçükbaş taşıyan kamyonet görünümüne bürünüyoruz. Hangi post kimin belli değil. Biri yanımdaki amcaya kızıyor ilerlesin diye. Amca eski adam: "Bayan var!" diyor ve dibime girmiyor. Gevşememiş nesilden, ya da gerilmemiş. O sırada haber dinlemeye çalıştığımdan, muhabbeti çok duymuyorum ama baya bir direniyor bana yaklaşmamak için, başarıyor. Selam olsun.
Bu sırada arkamda duran başka bir adamla otobüs hareket ettikçe temas halinde olmak zorunda kalıyoruz. Genel olarak bakıldığında böyle bir olaydan rahatsız olmayacak bir tip gibi. Ki olmuyor da. Ben böyle bir ittirmeler, kötü bakmalar falan. O da "Otobüsün hali belli minnoş" bakışlarıyla beni rahatsız ediyor. Ben bu kez biraz öne çıkayım diyorum. Ama oturan bir adam var önümde de. Göbeğimi biraz içime çeksem daha gidebilir miyim denemeleri yapayım diyorum. Ama kas yani sonuçta..
Çok optimistim.
Sonra ben düşünüyorum da arkamdaki ve bende, ikimizde de gitar olsa hazır sırt sırta vermişiz, ritm atsa, ben de bir solo yürüsem şöyle bütün sapta.. O sırada bir alt geçitten geçiyoruz, her yer karanlık.. Sarı ışıklar var böyle sanki sadece ikimizin üzerinde. Biz böyle dünyaca ünlü bir grupmuşuz.. O kadar beğeniliyormuşuz ki, bir Türk yapımcı hemen dizi çekmiş bize "1000enler"... Bir şarkı besteliyoruz hemen, dizi müziği:
"Siz benim nereden bindiğimi nereden bileceksiniz?"
Fena optimistim.
Sonra indim ben. Oksijeni buldum. Mahremiyet alanımı kontrol altına aldım. İşimin başına geçtim. Şükrettim; yazabildiğime..
"Okuduğumuzu anladık mı?" bölümü de kalkmış mıdır kitaplardan?
Teşekkürler, İyi çalışmalar.
--
=)
12 Eylül 2012
+
Ulusça kan kaybettiğimiz bu zamanlarda A Milli Basketbol ve A Milli Futbol takımlarımızın iki ünite kan desteklerinden dolayı teşekkür ederim. Biraz daha pembeleştik sanki. Tüm kazanımlarımız ve dualarımız şehitlerimizle olsun. Bedenimiz ülkemiz, damarlarımız şehitlerimiz olsun. Umudumuzu ve yurttaşlık bilincimizi yitirmememiz dileğiyle..
Tasarım: Baykuş
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)