26 Temmuz 2012

eskifonlar

Minikken iki adet kibrit kutusunun kutu kısmını ayırır, ortasına küçük bir delik açardık. Yaklaşık 3 metre civarı bir ipin uçlarını deliklerden geçirir düğümler güya telefon yapardık. İp uzun olmalı çünkü telefonun amacı uzak yerden iletişim kurmak. :P Mesela koridorun iki ucu, mesela alt komşu balkonu =) Düğüm atılan, konuşma ve dinleme tarafı çukur olan yer. Sanki o çukura konuşunca ipten ses gidiyor ve karşı kutuya ulaşıyormuşçasına.  İpin herhangi bir yere değmemesi gerek çünkü sesi keser. Tırt yani.





Cep telefonu olmayan okul zamanlarında çok sevdiğim arkadaşım Porsuk ile eve döndüğümüzde neredeyse 1 saat ev telefonundan konuşurduk. Ne konuştuğumuz hakkında pek bir fikrim yok. Tek bildiğim çok eğlendiğimiz. Onun bir çekmecesi vardı. Hani her evde olan içinde bir arada görmenin zor olacağı bir sürü gereksiz eşya olan çekmecelerden. Her gün oradan bir parça seçerdik,üzerine felsefe yapar  gülerdik. Sabit sosyalleşmeler..
Lise sona doğru cep telefonu almalar başladı. Kocaman bunlar, o yıllarda babalar kemerde taşıyor. Okulda iki zümre sınıfız. Sınıfta en hızlı mesaj atma yeteneğine sahibim o zamanlar. 40 Dakikanın yarısında bir sınıf diğer yarısında kalan sınıf sınav oluyor. Önce sınav olan sınıf hoca yoldayken soruları diğer sınıfa gönderiyor.. O zamandan beri mesaj atmayı sevmem. Atanı da sevmem. Gelen mesajları da okuma sürem ortalama 2 iş günüdür.
Devam eden yıllarda benim renk sevdamdan dolayı değişik markalarda cep telefonlarım oldu. 
-Turuncu dana kadar bir telefon. Görsen güneş doğdu dersin. 
-Minicik bir pembe telefon. Kapağı değişiyordu. Ekranla kapak arasındaki boşluğa tivitili küpemin kırılan tivitisini koymuştum. Çıngırak gibiydi. 
-Renksizlikten ölen telefonum vardı. Renkli ojelerle boyamıştım. 
-Bir telefonumun da 3 tuşu kopmuştu. Oraya en sertinden bir beyaz leblebi yerleştirmiştim. O telefonu 1 yıl kullandım ve o leblebi bana mısın demedi. Diş tabi kırılır. O yüzden beyaz leblebi aslında tuştur. Neden yiyoruz? Gazı alınmamış nohutmuş o. O gazla kırılmıyor.
Bizim yazlıkta telefon çekmezdi. Hala da çekmiyor. Ki Marmara denizindeyiz. O büyükseller oralarından çekim alanı uyduruyorlar. Kuzenim anjelik 15 yıllık sevgilisiyle konuşmak için kumsal boyunca şebeke ararken lakabı şebeke anjelik kaldı.
Bir de yazlıkta çoook eskiden telefon kulübesi vardı. Köy camisi, köy bakkalı ve köy kahvesi nin üçgeninde köy meydanında. O zamanlar telefon yok tabi evlerimizde ve ceplerimizde. Biraz daha büyük arkadaşlarımız sevgililerine kulübenin numarasını verirlerdi ve akşam bir saate randevulaşırlardı. O saat geldiğinde 8 kişi gider o kulübeye sıkışır ve telefonun gelmesini beklerdik. Arkadaşımız ve sevgilisinin konuşmalarını biz, bakkal, hoca, köylüler hep beraber dinlerdik. Sonra o köyde tüm kış bizi konuşurlardı. E yani.









12 Temmuz 2012

Taşşeron Kafalı

Sağlık ekip işidir!
Taşeron işçisi köle değildir!
İstanbul Tıp Fakültesi köklü bir üniversitedir.
Üniversite özgür, demokratik zihinleri barındıran kölelik zihniyetini barındırmayan eğitim kurumudur.
Üniversite özgür, demokratik zihinleri barındıran kölelik zihniyetini barındırmayan eğitim kurumuydu.
Kurum bacanın içindeki atıktı ve akıttı.
Türkiye,İstanbul,Sur İçi, 2012
İstanbul Tıp Fakültesi bünyesinde taşeron şirket üzerinden işçi çalıştırmakta. 3 Aylık süreçlerde giriş çıkış yapılmakta, yeni sözleşme imzalatılmakta. Tazminat hakkı yok sayılmakta.  Ön lisans mezunları ilk okul mezunu statüsünde, yüksek lisans mezunları lise mezunu statüsünde çalışıtırılmakta. Uzun yıllardır bünyesinde çalışan işçilere 4-D kadrosu için KPSS zorunluluğu tanımaktadır. Ama bebeğim soruların verildiği ya da satın alınabildiği grup değil ki bu? Nasıl yapacağız? Hı hıı evet.
1 Temmuz 2012 itibariyle işçilere günlük, iki günlük sözleşmeler dayatıldı. İçeriğindeki maddelerde de ücret kesilmesi, yol parasının kesilmesinden bahsediliyor. İTF taşeron işçileri bu sözleşmeye imza atmamakta ve direnmektedirler. 6 Temmuz günü  Dekan ve Başhekimin katıldığı toplantıda tatmin edici açıklamalar yapılmadı ve işçiler rektörlüğe yürüyüş kararı aldı. Cerrahpaşa ve Haseki Kardiyoloji'nin de katılımıyla rektörlüğe yüründü. Seçilen 5 temsilci, rektör olmadığı için üniversite genel sekreteri ile görüştü. Taleplerinin iletileceğine dair söz alıp dönüldü. 9-10-11 Temmuzda da yürüyüşler devam etti. Hala net bir açıklama yok. Temizlik personelleri tehdit ediliyor katılımları baskılanarak engelleniyor. Direniş devam etmekte. İşçiler sözleşmeleri imzalamamakta.

Bu süreçlerde çalışanı bilgilendiren Taşeron İşçileri Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği büyük ve önemli rol üstlenmiştir. Daha ayrıntılı bilgi ve takip için:
http://tasisder.com/




Her ampulün wattının aynı olmasını tabi ki beklemiyoruz. Ancak işlev aydınlatmaksa patlamayacaksın.

4 Temmuz 2012

\0/