2006 Yılında
yüksek lisansa başlamıştım ve “part time” bir işe ihtiyacım vardı. Öğretmen
vasfımın da olması üzerine “Ücretli Öğretmenlik” denilen mesleğe başladım.
Ücretli öğretmenlik önlisans ya da lisans mezunlarının başvurabildiği (bölüm
sorun değil), ders başı cüzi miktarda para kazanılan ve sigortası ayın yarısı
kadar ödenen bir işti. Devletin kaçak işçileri… İlçe milli eğitim beni
öncelikle kendi branşımda çalışabileyim diye bir liseye gönderdi… Okulun
bahçesinden girdim, binanın kapısına gidene kadar çılgın ergen bakışları…
Görevliye durumu açıkladım ve müdür odasında bekleyebileceğimi söyledi. İşveren
müdürle anlaşabilirsem tekrar ilçe milli eğitime gidip işlemlerimi halletmem
gerekiyordu.5,10 Dakika sonra müdür adam girdi içeri ve bana bağırmaya başladı:
“ Burada ne
işin var?! “
“ Neden
sivilsin?! ”
“ Hangi
sınıftasın?! “
Üç kelime
söyleyebildim: “ Şeeey… Ben… Öğretmen… “,
Müdür birden
durumu kavradı, yüzü yeşil sarı bir renkten geçerek pembeye ulaştı:
“ Hocaaanım
hocaanım kusura bakmayın ben sizi öğrenci sandım. Burası çok pis bir okuldur.
Sizi üzerler. Çok olaylar olur. Burada çalışmanız uygun değil.”
İlçeye gidip
durumu anlattım. Müdüre hak verip, sınıf öğretmenliği yapmama karar verdiler.
Ve başka bir okula gittim görüşmeye. Uygun bulundum, başladım..
İlkokul 3. Sınıf,
26 Kişi mevcut. 13 Kız 13 Erkek olması beni gereksiz çok sevindirdi. Enteresan
bir çevre, suç bölgesi.. Cahil veliler, sevimli,sümüklü bebeler..
İki yıl aynı
okulda devam ettim. İlk yıl 3. Sınıflarla 2. Yıl 5. Sınıflarla çalıştım…
1. Sınıf
öğrencileri vardı: Ahmet ile Mehmet.. Kanka bunlar. Bir gün kat nöbetçisiyim.
Görevim tenefüste katta asayişi sağlamak ve ders zili çaldıktan sonra kattaki
öğrencileri sınıflarına gönderip derse dönmek.. Herkes sınıfına girdi, bu iki
velet girmiyor.
“ Öpebilir
miyiz Zeynep Örtmeniiim ? ” diye mızıldanıyorlar. Bir süre sonra direncim bitti
ve öpün ve sınıfınıza girin dedim. Eğilip yanağımı uzattım. Beni öptüler.
Arkalarını dönüp birbirlerinin omuzlarına ellerini atıp sarıldılar ve yürümeye
başladılar. Ahmet dönüp Mehmet’e dedi ki:
“ Nasıl
yaladık ama Zeynep Örtmeni! Hehehe.. “
2.
Sınıfların öğretmeni 2 Yıllık “ Gıda Teknolojileri” bölümü mezunuydu. 2. sınıf
çok kritiktir, geçiştir. Önemli olan öğretmenin etten, sütten, sebzeden,
meyveden anlamasıydı.
3. Sınıf
dersliği bulunduğu mevki itibariyle aynı binayı paylaştığımız otistik çocuklar
dersliklerinin bir üst katındaydı. Eğiticinin, öğreticinin az olduğu bu bölümde
genel çocuk ihtiyaçlarının giderilmesi için düşük fiyatlara kız meslek liselerinin
çocuk gelişimi bölümlerini bitirmiş kızcağızlar çalışmaktaydı. Düzenli olarak
kendi bölümünden fırlayıp, dersliğimizin tam ortasına çişini yapmaktan zevk
alan bebenin göbeği gıdıklansın. Şimdi.
4. Sınıflar
da kapkaç olayı yaygındı. Sınıfta sürekli silgileri kapıp kaçanlar vardı.
Birgün bir bebe gelmemiş. Komşusunun tavuğunu kapıp mısır çarşısına kaçmış.
Tavuğu satmış cips ve misket almış. Ertesi gün elleri hala yağlıydı..
5. Sınıflara
yaptığım yazılı sınavlarda aldığım birkaç çılgın yanıt:
Ders: Din
Soru: Orucu
bozan şeyler nelerdir?
Cevap: -Limon görürüz, tükürüğümüz çıkar, orucumuz
bozulur. Hemen abdest alır camiye gideriz. Namaz kılarız. Ve oruç tutmaya devam
edebiliriz.
—Patates, ekmek, domates, salatalık,
zeytin, hamburger, reçel, peynir, karpuz, sucuk, fasulye, çorba, kola, cips,
jelibon, poğaça, simit, elma, yeşil zeytin, armut, maydanoz, tuz, şeker,
kaşarlı tost, sucuklu tost, karışık tost, yengen…
Ders: Trafik
Soru:
Bisiklet kullanma kuralları nelerdir?
Cevap: -
Kızlar etekle bisiklete binmemelidirler. Düşerlerse altları görünür. Günah
olur.
— Bisikletin frenleri olmalıdır. Yoksa
ayağımızı arka lastikle plastik arasına sıkıştırıp durabiliriz. Ayakkabımız erirse babamız dövebilir.
Öğrenci komiktir...
Öğrenci çılgındır...
Öğrenci duygudur..
Öğretmen sevgidir...
Öğretmen aşktır...