27 Ocak 2015

Akasya ♥ Zürafa

Kız Akasya, oğlan Zürafa..
Bir kış başlangıcı..
Kış hediyesi boğazlı kazak istiyor Zürafa. 
Akasya bu hediye işini gözünde büyütüyor. 
Akasya bu hediye işini gözünde uzatıyor.
Ve ilk tartışmaları böyle oluyor..


Zürafa kafası karışık biri. Algısı değişik. Tabiiyeti gereği akasya ağaçlarının yetiştiği bölgelerde yaşaması gerekirken o Akasya adlı cici kızın bölgesinde yaşamayı tercih etmiş..
Akasya sükuneti seviyor.
Zürafa'nın ses telleri yok değil, var ama çok narin,ipince. Sesi adeta pamuk şekerimsi.
Ve uysal. Çok uysal. Bunlar Akasya'nın huzuru. Ve Zürafa'nın kalbi kocaman. Boynunun çok uzun olmasından dolayı başına kadar kan ulaşabilsin diye üretim aşamasında kalbi büyük tasarlanmış. Bu yüreği de etkilemiş demek. Günde 5-10 dakika uyuması da yeterli olduğundan tüm zamanını Akasya ile geçirebiliyor.  Böylelikle çok güzel sohbetler edip birlikte eğleniyorlar.
En sevdikleri oyun ise elma asansörü.
Akasya Zürafa'nın adem elmasına oturuyor. Ve Zürafa yutkundukça çok hızlı yukarı aşağı hareket ediyor. Bunlar hep adrenalin.
Birbirlerine o kadar alışmışlar ki, ikisi de gizli gizli kaybetme korkusu yaşıyorlar. Bir gün gideceğini bilirsen daha çok keyfine varırsın. Bir gün herkes gidecek. Değer bindirmeli.
Akasya'nın kaybetme korkuları düşlerine yansıyor;
Bir gece, 13 kişinin, kurbanda Zürafa'ya girdiğini görüyor. Boynu boyunca tam 13 bıçak dayanmış. Çığlıklarla uyanıyor. Keşke etin yenmeseydi diye düşünüyor. Ama düzen kurulmuş. Yapacak bir şey yok.
Bir gün bir iskeleye oturup bu kaybetme korkusu konusunda konuşmaya karar veriyorlar. Yan yana oturup ufuk çizgisine bakıyorlar. Ve temastalar. (Ufuk çizgisinde yürüyebilirsen sarhoş değilsindir bu dünyada.)
Aynı gezegende, aynı zamanda, aynı bölgede karşılaşma ve zaman geçirme şansına sahip olmalarına şükrediyorlar. Bu bir kazanç. Bir gün olabilecek kayıp diye adlandırdıkları şeyden çok daha önemli..
Akasya iskelede ayağa kalkıyor, Zürafa'nın adem elmasına oturuyor ve yutkunmasını bekleyip en yukarıdayken bir öpücük konduruyor.. Oh romantik.

Bukowski "Tanrı zürafayı yarattığında sarhoştu." demiş. Ayıp.

15 Ocak 2015

Enstrümantal Bıdıbıdı

Hayy'dan gelen Hu'ya gider.
Hayy=Hu=Allah
DİNmeyen nameler ruhumuza s.çıyor.
Biz yeşil olan lahanaya kara lahana, mor olan lahanaya kırmızı lahana demiş milletiz. Yani renkleri bile ayırmamışız da şimdi nereden çıktı bu ayrımcılıklar kasırgası?

Herkes bir ses.. Bir enstrüman.. Sıkılanlar: üflemeli, öfkeliler: vurmalı, gidiciler: yaylı, hunililer telli, kuklalar: tuşlu..
İyi bir şey söyle de yankılansın. İyi bir şey diyorum. Belki ülkemizin ekosu iyidir? Belki okyanusa yayılır? Belki birilerinin kulakları çınlar?
İyi bir şey diyorum.
Herkes kötü şeyler söylüyor. Herkes olumsuz eleştiriyor. Feza; bir şikayet kutusu. Boşlukta kötülükler var. Üfleyelim uzaklaşsınlar. Okuyup üfleyelim. Okuduğumuzu anlayalım. Nefes ciğerden gelir. Şifası kocamandır. Doğru nefesi alıp, doğru olanı vermeli. Nefesi KPSS sonucuna göre almıyoruz sonuçta. İyi olanı çek, kötü olanı üfle! Hoh! Buhar.


Çok seslilik güzel. Ahenk yakalamaya çalışmak gerekir çünkü. Sonra uyum süper. Bal akar.
Şimdi kış, yine soğuk.
Ben Zeynep'im.
Cinayete ve cehalete karşıyım.
Din halkların afyonu veya ayfonu, bilemiyorum. Ama uyuşan çok. Allah akıl fikir versin.

Birkaç kat aşağıda Yaşar Kemal yatıyor.. Allah şifa versin.
Demiş ki;
"Dünya on binlerce çiçekli bir kültür bahçesidir; her çiçeğin ayrı bir rengi ve kokusu vardır. Bir çiçeğin koparılması bir rengin, bir kokunun yok olmasıdır. Tek dile, tek renge kalmış bir dünya hapı yutmuştur.”

İşte biz dünyaya çok su içirirsek ilacın etkisi yok olur. İdrarla atar bence. Ama çok su içirmek için de kaynakları kurutmamak gerekir ki bu da mesela MNG'nin Arhavi'den gitmesiyle başlayabilir. 
Dereler, beyinler özgürdür. Sen ne diyorsun?
Gençlik gelecektir. Sen nereye dönüyorsun?
Ne kadar dönersen dön.. 

Hıyarlı cumalar. Hıyarın %96'sı sudur. Hayırlısı.