Adam, kadın için saklama kabı gibiydi.. İçinden çıkarsa hemen bozulacak, içinde kalsa bozulması biraz daha zaman alacak.. Kadın zaman verdi tabi. Çok da niyetli değildi. Zaten adam, toplasan 50 cc bile etmezdi.. Belki biraz daha vakumlanabilirdi.
Kadın serindi, uçsuz bucaksızdı.. Buralar hep onundu. Sonra düşündü, bozulmak doğal bir süreçti ve adam aslında saklama değil , saklanma kabıydı. Neden saklansın ki? diye düşündü.. Bunlar hep yapıcı olmaya çalışmaktandı. Sonra adamı biraz ittirdi ve pıss sesini duydu.. İçeri oksijen girdi. Gülümsedi, pembeleşti. Tüm akyuvarları, alyuvarlarını dansa kaldırdı. Adam aklanma kabına, hatta paklanma kabına dönüşmüştü. İçi havalandı onun da, kokularını ve korkularını atmıştı. Adam sadece kaptı. Tabi kadın da bir şeyler kaptı.
Sonuçta iç içe geçmiş ilişkiler, çok mesafeli ilişkiler kadar sağlıksızdı. Bazen göz göze gelip, hep aynı yöne bakmaktı daha uygunu.
İçindeyken hissedebilir ancak göremezdiler birbirlerini. Çok mesafeli olunca da A noktasından B noktasına giderken, hızlarının kaç km olduğu, kaç saatte birbirlerine vardıkları önemli konulardı. Nokta belirlemezlerse biri daha çok yorulabilir, belirlerlerse de birinin bekleme ihtimali olabilirdi ve bu hoş bir durum olmazdı. Aynı anda gelmek en güzeliydi. Zaten ilişkilerde formülsüzlük hoştu.
Kaplardan başlamışken, mitolojideki Kappa adlı yaratıkların özelliklerinden kapılabilirdi biraz...
Kappaların başlarının üzerinde su dolu bir çukur bulunurdu. Eğer o su dökülürse doğaüstü güçlerinin yok olacağına inanırlardı. Hep dik durmak, dışarı sızdırmamak gerekirdi..
İnsanlara kırık-çıkıkçılığı Kappalar öğretmişti.. Öğrenememişlerdi tam.. Kırıp, çıkmamalıydı.. Kapak, işlevine uygun kullanılmalıydı..
Büyük yangınlardan ve ateşten korkarlardı Kappalar.. Can yakmamak gerekirdi.. Isıya da dayanıklı olmak..
Kappalar salatalıkları çok severdi. İnsanlar, onları tuzağa düşürmek, başlarındaki suyun dökülmesini sağlamak için salatalık atarlardı.. Hıyarla ilgili bir söz buraya..